Saunacı Fener Saunadan sonra girilen soğuk su havuzu gibiydi 10. dakikada skorborddaki sonuç. İyi başlamıştı oysa Fener. Rakibi ciddiye alan takım görüntüsü vardı ön alanda basarken. Ama rakibin bugüne kadar Fener savunmasının pek karşılaşmadığı bir becerisi vardı; savunma arkasına hızlı kaçmak! İşin kötü olanı ise Fener'in bu tür hücum girişimlerini karşılama becerisi yoktu. İlkinde Lugano kalenin içinden çıkarıyor ama ikincide orta o kadar güzel ve kavisli geliyordu ki, Volkan'a müdahale şansı bile bırakmıyordu. Savunma arkasına rakibin kaçışında, orta alanın baskı yapmamasını, rakibin rahat pas atarak değerlendirmesinin de rolü olunca Diarra kaçıyor, Bogunovic golü atıyordu. Golleri atan 2 oyuncunun da bu sene Partizan'a gelmiş olması "iyi transfer" hatırlatması idi.
Ön libero kaçınılmaz! Gol sonrası dağılan Fener'de maç 4'e de gidebilirdi ama Partizan'ın unuttuğu bir şey vardı. Onlar oynayabileceklerinin en iyisini oynamışlar, Fener ise dibe vurmuştu ama kullanacağı daha çok kredisi vardı. Nitekim geçen yıl Aurelio'nun bastığı topraklara basmaktan vazgeçip, gerçek yerine dönen Alex, her şeyi değiştiren hareketler zincirini en uygun dakikada golle başlatıyordu. 2. yarıda daha büyük takım olmanın küçük takımlara üstünlüğü gerçeği ortaya çıkıyor, ligimizde birçok futbolcunun elinin ayağına dolaşacağı pozisyonda, Güiza "Ben golcüyüm arkadaş" diyordu. Semih dışarı, Emre içeri hamlesi, "Orta alandan gole çok adamla giderim ama bir yandan da savunma direncimi arttırırım" düşüncesiydi. Kalecinin mantar kontenjanından olduğunu fark edip şut atmamak 2. yarıdaki sıkıntı idi. Alex'in büyük futbolu, ön liberonun mutlak gerekliliği, hızlı hücumculara karşı oynama pratiği yapma gerekliliği, Edu'nun sağlam savunması, Partizan'ın iyi oynama süresinin en fazla 20 dakika olup,maçın sonunu getirmeyeceği ve Fener'in turu burada rahat geçeceği maçtan aklımda kalanlardı.