Statta düşündüğüm kadar seyirci yoktu ama ne hikmetse bağıran çoktu. Zavallı taraftar! Ne oynadığı belli olmayan takımlarını ayağa kaldırmak için 90 dakika hiç susmadı. Bu seyircinin muhtemel ki büyük bir çoğunluğu grip, bronşit, soğuk algınlığı, faranjit, maranjit ne varsa hepsine yakalandı. Oyun başladıktan 15 dakika sonra Galatasaray'ın geleceği
de belli olmaya başladı. Birkaç haftadır fırtına gibi esen Galatasaray'ın "Nasıl olsa iyi oynuyoruz, yeneriz" düşüncesi ve havası bu sefer balon gibi patladı ve Cimbom kupadan elenip gitti. 90 dakika içinde Galatasaraylı futbolcuların zihniyeti ve oyun düşüncesi iflas etmiş gibiydi. İlk maçı 1-0 kaybetmiş bir takım böyle oynamaz. Rakibini kesinlikle yener ve finale kalırdı. Koca maçta Servet ve Mehmet Topal'ın iki şutu vardı. Bir de Ümit'in gol olan vuruşu. Kenardan yapılması gereken ortalar unutulmuş, orta saha ise korku romanı gibi insanın karşısına çıkıyordu.
G.Saray'ın fiyakası bozuldu Ben bu Galatasaray'ın Gençlerbirliği'ni yenip finale kalacağını asla düşünmüyordum. Çünkü bilinçsiz ve çok kötü bir oyun karşısında Gençlerbirliği son derece akıllı ve istekli bir oyunla mücadele ediyordu. Bana 'en iyi oynayanlar kim?' diye sorsanız saatlerce arasam yine de Galatasaray'a yakışan futbolu oynayan bir ismi bulamam. Sağa, sola koşmak, iyi oyun anlamına gelmiyor. Akıllı pas, kontrollü top kullanmak iyi oyunun birinci şartı. Bunu Galatasaray yapamadı. Ama Gençlerbirliği tüm hatlarıyla her istediğini sahada gösterdi. Galatasaray yazık etti. İşin fiyakasını da bozdu. Feldkamp gittikten sonra "biz bu işi yaparız" diyenler umarım yapamayacaklarını anlamışlardır.
İsmet TONGO