Büyük gurur Tek kelimeyle helal. Maçın başında bir kez daha şanssız golle yenik duruma düşüyorsunuz. Karşınızda hem çok iyi savunma yapan hem iyi top kullanan hem de bireysel olarak çok yetenekli futbolculardan kurulu bir takım var. Sizin de Carlos ve Gökhan gibi çok önemli iki adamınız yok. Üstüne üstlük santrforunuz son derece yetersiz. Siz tüm bu olumsuzluklara rağmen maçı kazanıyorsunuz. F.Bahçe camiası bu takımıyla ve hocasıyla ne kadar gurur duysa az. Maçı iki ayrı yarıda değerlendirmek lazım. İlk yarı maça gergin başlayan, boş alan bulmakta zorlanan bir F.Bahçe vardı. Chelsea de belki çok pozisyon bulamadı, ama her hattıyla ne kadar büyük bir takım olduğunu gösterdi. 2. yarıda bambaşka bir F.Bahçe vardı. Kazım'ın oyuna girmesi ve fiziksel anlamda son derece güçlü olması, oldukça fark etti. Bu yarıda Alex, Deivid ve Aurelio ile beraber topu iyi kullanan bir F.Bahçe vardı. Rakibin hızlı çıkışlarında Lugano, Drogba karşısında son derece başarılıydı. Daha sonra Semih'in de oyuna girmesi F.Bahçe'yi daha da güçlendirdi. Alınan sonuç rövanş için çok büyük bir avantaj olmasa da Fenerbahçe'nin bir kez daha bir Avrupa devini bu sahada devirmesi, özgüven açısından önemliydi.
Dönüm noktası Burada bir paragraf da Volkan'a açalım. Bu sezon müthiş bir performans sergiliyor. Türk futbolu uzun süre kaleci sıkıntısını çekmeyecek. Zico'nun çok aksayan Uğur'u değiştirip, fiziksel anlamda güçlü Kazım'ı oyuna sürmesi maçın dönüm noktasıydı. Bu seviyede bir takımla oynarken fizik güç ön plana çıkıyor. F.Bahçe adına rövanşta Gökhan ve Carlos gibi iki önemli bekin dönecek olması büyük avantaj. Burada tam hazır görünmeyen Maldonado'nun yerine Selçuk ve Kezman'ın yerine Semih forma giydikleri taktirde çok daha güçlü bir F.Bahçe görebiliriz. Rövanş ne olursa olsun F.Bahçe'nin bu sezon gösterdiği Avrupa performansı bütün sarı-lacivertlileri gururlandırmalı.