O formanın içinde kimler vardı? Bu onurlu mesleğin en saygın isimlerinden, keskin kalem Hakkı Yalçın'ın Aziz Yıldırım'la yaptığı ropörtaj sırasında söz Sevilla maçına gelince, başkanın yüz ifadesi değişmişti. "Göreceksin Hakkı, biz bu Sevilla'yı eleyeceğiz. Bak, hem de bizim medyanın tüm korkutmalarına rağmen eleyeceğiz. Roberto Carlos bizim havamızı, kafamızı değiştirdi. Biz bu Sevilla'yı eleyeceğiz" deyince, ben inanmadım ve bunu da söyledim: "Eleyemezsiniz başkan, çünkü sizin değişti dediğiniz o kafaların birçoğu değişmedi. Bunca yılık ezber bu kadar çabuk bozulmaz." Yıldırım hiç tereddüt etmedi. Bir kez daha inandığını söyledi ve futbolcuların da buna inanmaları halinde turun geçileceğini ısrarla vurguladı. 'Dillere destan, bu maç biraz da böyle motivasyonlarla kazanıldı' dersek herhalde abartmış olmayız. Kasları eriten, yürekleri daraltan, kıskananları çatlatan 2.5 saatlik muhteşem mücadele gösteriyor ki Aziz Yıldırım, yüreğindeki inancı takıma aşılamış. Hem de ne aşılamak. Futbolcular o yüreğin sesini duymuş... Hem de ne duymak...
Kaleye Duckadam mı geçti! Başkanı üzmemek, ona mahcup olmamak, onu ele-güne mahcup etmemek için kendi büyüdüler, değiştiler, kendilerini, kendileriyle çarpıp, ikiye, üçe katladılar. Uğur Boral'ın formasını Ryan Giggs mi giymişti? Gökhan hücuma çıkınca Ribery oluyordu. Alex kılığında Ronaldinho'yu, Deivid maskesi takmış Messi'yi izliyorduk. Volkan iki hatalı gol yedikten sonra çıkmış yerine Duckadam mı girmişti acaba! Fenerbahçe, Sevilla'da geceyi gündüz yaptı, suyu yaktı, ateşi içti, destan yazdı, kelimelerin sihirbazı Hakkı Yalçın'ın dediği gibi, "koşun tarihe haber verin" denilecek bir maçtı. Rakip hatalar yapmış... Fenerbahçe'yi küçümsemiş... Penaltı şans işiymiş falan tüm bunlar hikaye... Kimse kusura bakmasın, hiç kolay değildir tarihe not düşmek... Son iki yılın UEFA şampiyonu karşısında, 2-0 geri düştükten sonra, hem de rakip sahada maça asılmak, tutunmak...
Arkadaşınla gurur duymak! 120 dakika kora kor oynamak... Ligde neredeyse son iki sezonda sadece bir ya da iki penaltı atmışken, kader penaltılarında bir Sevilla'ya üstünlük sağlamak hiç kolay değil.. Fenerbahçe'yi ve bu zafere hiç kimse inanmazken (Misal ben hiç inanmıyordum) inananları yürekten kutluyorum. Rudyard Kipling'in, "Eğer"indeki gibi hiç kimse güvenmezken sana, sen kendine güvenirsen ve onların güvenmemelerini de haklı görebilirsen... Böyle bir şeydi Fenerbahçe'nin yaptığı. Uğur Boral'ın maçtan sonraki konuşmalarına kulak verin. İki hatalı gol yiyen Volkan'ın kulağına eğilip "En az üç penaltı kurtaracaksın, sen büyük kalecisin" demesini doğru anlayın. "Ben yanımdaki arkadaşlarımla gurur duyuyordum, onların da benimle gurur duyacakları işler yapmak istedim, çok çalıştım" diyor Uğur. İşte hikayenin özeti budur.
Bundan sonrası tesadüf olur Herkesin kafasında şimdi aynı soru var; bundan sonra ne olacak? Bence bu konuda da Aziz başkana kulak vermek şart. Ne diyor Yıldırım: "Bu sezon yapacağımızı yaptık, gelecek sezon daha fazlasını yapacağız." Bu sözleri herkes doğru okumalı... Bundan sonrası olmaz demiyor, olursa iyi olur ve biraz da tesadüf olur diyor. Galatasaray'ın UEFA şampiyonluğuna tesadüf derken neyi anlatmak istediyse onu anlatıyor. Eğer bu zihniyet değişmez ve Fenerbahçe zafer kazandığında bile başkanın ayakları yere basmaya devam ederse, iki ya da üç sezon sonra Kanarya, Şampiyonlar Ligi Kupası'nı kazanır ve bu kesinlikle tesadüf olmaz. NOT: Helmut Duckadam, 1986 yılında Sevilla'da oynanan o zamanki adıyla Şampiyon Kulüpler Kupası finalinde, Barcelona'ya karşı üst üste dört penaltı kurtaran, Steaua Bükreş'in unutulmaz kalecisidir.