Buyrun rövanşa Benim bu defa Zico'ya hiç eleştirim olmayacak. Fenerbahçe yüksek profilli maçlarda hangi sistemle, nasıl oynaması gerekiyorsa öyle oynadı. Futbolcular da ellerinden geleni yaptılar. Bu noktada, son derece kritik kurtarışlar yapan, üst düzey konsantrasyon ve beceriyle oynayan kaleci Volkan'ı alkışlıyorum. Semih'e vicdansızca vuran Servet'i kınamak da insanlık borcumuz olsun. Dünkü maç için şunu söyleyebiliriz: Türkiye'nin en kaliteli takımı olan Fenerbahçe karşısında 11 yerli futbolcuyla mücadele eden Galatasaray, dün akşam Kadıköy'deki gurur mücadelesinden alnının akıyla çıktı. Yıldırım yönetimi, dokuz yıllık iktidarı boyunca tesisleşme bakımından iyi işler yapmıştır. Stat ve Fenerium gelirleri sayesinde de Saracoğlu'na her yıl farklı farklı yıldızlar getirmiştir. Ancak sürekli söylediğim gibi, başta Aziz Yıldırım olmak üzere, Ali Koç da dahil bu yönetimin Fenerbahçe'ye verebileceği başka bir şey kalmadı. Zira bu kez de bir Galatasaray maçı öncesi, ezeli rakibinin içinde bulunduğu zaaflardan azami politik kazanım elde etmek adına en yanlış işleri yaptılar.
Rakibi mi hırslandırdı? Fenerbahçe taraftarının bir Galatasaray maçı öncesi motive edilmeye ihtiyacı var mıdır? Kulübün resmi sitesine amigoluk yaptıran Fenerbahçe yönetimi, "Buyrun Şölene" diyerek, "rakip fark etmez, saha fark etmez" yazarak, camiayı mı motive etmiştir, yoksa ezeli rakibini mi hırslandırmıştır? Galatasaray'a karşı çok büyük bir psikolojik üstünlüğü olan, kadrosu yıldızlarla dolu Fenerbahçe kolay bir galibiyet alabilirdi. Ancak karşısında kendi yönetimini buldu, "Buyrun şölene" diyerek rakibini motive etmek için en lüzumsuz işleri yapan kendi yönetimini. Neticede, Fenerbahçe ezeli rakibini eleyerek yarı finale çıkmak adına mükemmel bir fırsatı tepti. Şimdi buyrun rövanşa.