Holosko gerçekleri Beşiktaş'ta günün konusu Holosko. İyi oynadığı her maçın ardından, bu transferi eleştirenlere (Bu satırların yazarı dahil) "Gördünüz mü, beğenmediğiniz adam neler yapıyor" türünden mesajlar yağıyor. Aslında alıştık bunlara. Çünkü bir noktayı hep kaçırıyoruz ve bunun bedelini ödüyoruz. Kaçırdığımız nokta şu: 'Biz ne yazarsak yazalım taraftar anlamak istediği gibi anlayıp öyle fatura kesiyor.' Her şeyden önce şunun altını çizmeliyim ki, pahalı bir transfer olduğu, iç saha maçlarında, kapanan rakiplere karşı etkili olamayacağı, karşılığında Koray'ın verilmemesi gerektiği şeklindeki düşüncelerimin arkasındayım. Atacağı hiçbir gol bunları değiştirmez.
Sezon başında çok daha uygun şartlarda alınabilecekken, ara transferde, yangından mal kaçırır gibi, pazarlık şansını da ortadan kaldıran bir teslimiyetle alınmasının yanlışlığını da sürekli vurgulamak bizim boynumuzun borcu. Beşiktaş'ı tek başına şampiyon yapsa, bu gerçek de değişmez. Şimdi gelelim işin öbür tarafına. Transferindeki yanlışları vurguladım diye, iyi oynadığı maçlarda bile Holosko'yu eleştirecek değilim. Bu her şeyden önce benim vicdanıma sığmaz. Holosko, deplasmanlarda ve derbilerde Beşiktaş'a çok faydalı olabilecek yeteneklere sahip. Disiplinli, hırslı ve aldığı paranın hakkını vermek için de çok çalışıyor. İki maçta ortaya koyduğu performans böyle. Bundan sonra da aynı çizgisini korursa, Beşiktaş'a en azından bu transferden daha fazla zarar etmemiş olur. Ayrıca iç sahada, Beşiktaş skor üstünlüğünü sağladığı anda da rakibi açılacağı için Holosko son Ankara maçındaki gibi yine etkili olabilir. Uzun sözün kısası, ben ya da diğer karşı çıkanların hiçbiri Holosko'nun kötü futbolcu olduğunu söylemiyoruz. Bu transfer eleştirilebilir şartlarda yapıldı. Bunları söylemek, Holosko'ya kötü kalitesiz futbolcu demek değildir. Zaten o da kaletisini ortaya koyuyarak alkışı hak ediyor.