Bu neyin hazırlık karşılaşması? Devre arasının ilk, tek ve son hazırlık maçıydı Galatasaray'ın dün akşam yaptığı Brugge karşılaşması. Dün gece Kalli ne yapmak istedi onu da anlamadım. Daha doğrusu anlayamadım. Anlamak için de Kalli'nin yanında mı olmak lazım, yoksa futboldan uzak mı durmak lazım? Maçın ilk yarısında pazar günü oynanacak lig karşılaşmasının kadrosunun tam aksine Servet'siz, Ümit Karan'sız, Hakan Şükür'süz bir kadro. İkinci yarı ise bu saydıklarımla çıkan bir kadro. Şöyle bakıyorum ilk yarıya... Yeni gelen Emre Güngör biraz hareketli, gol kaçırıyor, heyecanlı olduğu bir gerçek. Mücadelesi üst seviyede ama kademe anlayışı yok. 5. dakikada Djokic'i ardından da Sterchele'yi kaçırıyor. Allah'tan Aykut zamanında müdahale ederek Brugge'un 2-0 öne geçmesine izin vermiyor. Bir de gözüme batan Arda var. Arda, ilk 5 dakikada vardı, sonra kaybolup gitti. Koşmuyor, ilerde oynayan Nonda ve Serkan'a ne asist yapıyor, ne de top getiriyor.
ARDA'YI UYARIYORUM Top, ayağına gelince hareketleniyor, biraz koşuyor, topu kaybedince de 1-2 metre takip edip bırakıyor. Olmaz... Olamaz... Sen arkadaşlarını 10 kişi bırakamazsın. Koşmak, mücadele etmek, asist yapmak zorundasın. Üstün meziyetlerini sergilemen lazım ki Galatasaray maç kazansın. Ama nafile... Bunların hiçbiri yok, kilon var gibi. Aman Arda, bir ağabeyin olarak uyarıyorum. Saha dışında yaptıkların beni hiç ilgilendirmiyor. Saha içinde doğru şeyler yapmıyorsun. Arzunu, isteğini, kaliteni ortaya koymuyorsun. Derdin mi var? Soruyorum. Nonda ve Serkan arasında uyumsuzluk olduğu bu maçta net olarak ortaya çıktı. Nonda iyi işler yapıyor. Defans arkasına koşular atıyor ama sağdan ve sol kanatlardan istediği ortaları alamadığı gibi ceza alanında rakibin duvar ördüğü pozisyonlarda da orta sahadan desteğine ve yardımına kimse gelmiyor. Böyle olunca da Galatasaray, gol pozisyonu bulmakta ve üretmekte güçlük çekiyor. Ne sağ taraftaki Sabri, ne de sol taraftaki Volkan ve Hakan Balta görevlerini yapıyor. Nonda'nın yanındaki Serkan da bakıyor ve görüyor ki ne gelen var, ne giden. Nonda'yı Allah'a havale edip, orta sahaya gelip aktif olup top alıp oyunda kalmak istiyor. İlk yarının özeti kısaca bu Şimdi soruyorum; hazırlık maçları niye yapılır. Amaç, hafta sonu oynanacak lig maçının provası değil midir? Amaç, son hazırlık maçı değil midir? Eksikleri ve doğruları görme maçı değil midir? Ben doğruları değil ama, eksikleri çok gördüm.
KALKAVAN'A TEBRİK İkinci yarıya gelelim. Kalli, bu kez Hasan Şaş, Özgürcan, Ümit Karan, Carrusca ve Servet Çetin'i alarak oyuna başladı. Ben de "Eh" dedim, "Gerçek kadro ortaya çıktı. Daha zevkli bir maç seyrederiz" düşüncesindeyim. Ama nafile. İlk yarıyı arar oldum. Geçen hafta cumartasi günü Antalyaspor'a 4-1 yenilen Brugge karşısında Galatasaray, bırakın pozisyon bulmayı orta sahayı bile zor geçen bir maç sergiledi. Ben ikinci yarıda
AKIL VERİYORLAR İkinci yarıya gelelim. Kalli, bu kez Hasan Şaş, Özgürcan, Ümit Karan, Carrusca ve Servet Çetin'i alarak oyuna başladı. Ben de "Eh" dedim, "Gerçek kadro ortaya çıktı. Daha zevkli bir maç seyrederiz" düşüncesindeyim. Ama nafile. İlk yarıyı arar oldum. Geçen hafta cumartasi günü Antalyaspor'a 4-1 yenilen Brugge karşısında Galatasaray, bırakın pozisyon bulmayı orta sahayı bile zor geçen bir maç sergiledi. Ben ikinci yarıda daha iyi şeyler, en azından gol ve galibiyet beklerken tam tersi oldu. Carrusca, Ümit Karan ve Hasan Şaş'ın bu maçta Club Brugge'un ağır defansını çok rahat geçip, pozisyon bulup skora etki etmeleri gerekirdi. Ama istedikleri pasları alamadılar, oyunda üstünlük kuramadılar, orta sahayı tamamen Club Brugge'a kaptırdılar. Bana göre amaçsız, heyecansız, seyircisiz, tatsız ve skorsuz bir maçtı kısacası. Seyredenler zulüm duydu. Oynayanların da keyif aldığını zannetmiyorum. Diyecekler ki şimdi "Bu ölçü değil." "O değil, bu değil ne oldu? Niye yaptın bu maçı?" diye sorarım ben de eski bir futbolcu ve teknik adam olarak. Bravo Mete Kalkavan, tebrikler Mete Kalkavan... Galatasaray'a eyyamcılık yapmadan maçı yönettin. Kaliteni ortaya koydun.