Gerekçe... İslam Çupi, çay tabağında bulgur verirdi kuşlara. Kuşlar yemlenirdi. Sonra Beyoğlu balık pazarında bir duble rakı ısmarlardı kendine. Konuşur gibi yazardı da, yazar gibi de konuşurdu. Koca balık pazarı onunla demlenirdi. İslam Çupi'nin, bugün el üstünde taşınanların foyasını ortaya çıkaran sihirli satırları, yüreklerin arşivinde duruyor.
***
Enstantane altın çağını yaşardı gazetelerde. Hüseyin Kırcalı fotoğraf çektiği zaman, bir üniversite hocası öğrencilerine ders verirdi sanki. Maçın sonucundan bile etkiliydi çektiği fotoğraflar. Dünyanın en kral gözü ondaydı da, makineye hükmederdi. Şimdiki makinelerin gözlere hükmetmesine inat.
***
Gündüz Kılıç, Hürriyet Gazetesi'nde yazardı. Okumuş adamın da her hali vardı onda, "baba" duruşun da... Öyle futbolu bırakan her futbolcuya, gazetecilik altın tepsi içinde sunulmazdı. Söver gibi konuşan yorumculuk iktidara gelmemiş henüz. Ahlaksızlık safarisinde çocuklarımızı vuran avcılar da, çetelerini kurmamış daha.
***
İslam Çupi, Hüseyin Kırcalı, Gündüz Kılıç gibileri, gazeteciliğin caz orkestrasıydı. Onların yerini, birbirini şeytani duygularla emziren adamlar aldı. Düzeni ele geçirenler, ne ahlaki değer bıraktılar savunacak, ne insan sevgisi. Onlar sadece kendilerine baş sallayanları sevdiler. İnsanları kışkırtmayı, yalanı ve cüzdanlarla sevişmeyi.
***
Futbol seminerleri, gerektiğinde yangın tatbikatı yerine geçer. Yangında ilk olarak kendi çıkarlarını kurtaracak olanları, ilk bakışta seçersiniz zaten. Onlar eski zaman politikacıları gibidir. Saatlerce konuşup bir şey anlatmazlar. Buna karşılık her daim yürekli askerler de tetiktedir. Fanatik Gazetesi Yayın Danışmanı Hakan Can gibi... Elinde yeni bir yol haritası vardır da, direkt olarak hedefi gösterir, ama bazıları için görülmek istenmez. Onda, tapındıkları adamlara benzemeyen birçok şey gördükleri için belki.
***
Ya televizyon krallığı! Futbolun meydanına "diktikleri" arsız heykelleri yıkmadan, üç beş günah kırıntısını silkelemek, meseleyi halleder mi? Her sabah yalan konservesini açan gazetelerle birlikte, futbolumuzdaki seviye düşüklüğünden futbol programlarının birinci derece zanlı olduğunu kim inkar edebilir? Sanıklar tanık yerine geçerek, kendini kurtarmış sayılır mı? Önyargıları değiştirmek isteyenler, önce topluma saygılı olmayı öğrenecek.
***
Devrim ya ruhtadır, ya hiçbir yerde. Herkes gerçekleri biliyor da, kendinden olanı koruyorsa, orada sadece "şüpheli gölgeler" vardır. Biliyorum ki... Gazeteciliğin masonları ve arkadaş çeteleri, futboldaki zalim krallığın su götürmez kanıtıdır. Görüyorum ki... Toplumu yoldan çıkaran sistemin adamları, futboldaki devrim için bir gerekçedir. Yoksa bugünlerin nostaljisi asla olmayacak.