İkinci yarı öncesi üç büyüklere bakış Ligin ikinci yarısının başlamasına ramak kala, üç büyüklere göz atınca Galatasaray'ı, iki ezeli rakibinin biraz daha gerisinde görüyorum. Şampiyonluğa giden yolda, yönetim, teknik kadro ve futbolcuların senkron tutturmaları, taraftarın da bu sac ayağına güven duymaları şart. Galatasaray'da ise bu noktada sorun var. Ana problem Kalli'nin durumu. Alman hocanın bir varmış, bir yokmuş misali sezon boyu tartışılacağını sağır sultan dahi biliyor ama yönetim bu önemli sorunu yok sayıyor. Oysa, yok saydıkları bu problem ligin ikinci yarısında her şekilde karşılarına çıkacak. Bir bakacaksınız en önemli maç öncesi Kalli, Almanya'ya gitmiş. Yine tartışmalar başlayacak, papatya falları açılacak. Dönecek... Dönmeyecek.... Döner ama takımın başına geçemez... Hem döner, hem takımın başına geçer... Bu kaotik ortam futbolcunun motivasyonunu bozacağı gibi taraftarın oyuncusuna, teknik adamına olan güvenini zedeleyecek ve en önemlisi zaten her fırsatta tepki gösterdiği yönetimiyle tekrar karşı karşıya gelmesini sağlayacaktır. Üstelik tek dert bu değil. Bırakın Alman hocanın gideceği tartışmalarını bir yana, istikrarlı (!) şekilde kalması bile başka bir sorun aslında. Malumunuz Kalli yaşlı. Üstelik kafası 90'lı yıllarda kalmış. Hâlâ asıp, kesmeyi disiplin sanıyor. Kendi kaderini de kramponlarının ucunda taşıyan futbolcuların neredeyse tümünü karşısına almış durumda. Hasan Şaş, Arda, Lincoln, Hakan Şükür başta takımın temel direklerini temellerinden sarstı. Üstelik bir de Linderoth'un yokluğu var ki, başka bir, büyük handikap. Bu şartlarda Galatasaray, lig ve Avrupa'da hedeflerine varabilirse, şapka çıkarmak gerekir ama bence varamaz. Beşiktaş'ın derdi yok gibi görünse de, her an her şeyin mümkün olması büyük problem. Holosko takım içinde kabul görecek mi bu çok önemli. Yönetimin, futbolcu ödemelerini aksatması ihtimali başka bir tehlikeyi şimdiden işaret ediyor. Ertuğrul Sağlam'ın göndermek isteyip de gönderemediği futbolcular var. Bu da kazanı sürekli kaynatacaktır. Tüm bunların üstesinden gelmenin kestirme yolu, Sağlam-Engin ikilisinin tek yürek olmaları, yönetimin de kendi üzerine düşeni eksiksiz yapmasıdır. Normal şartlarda Beşiktaş'ın başarılı olma ihtimali kuvvetlidir ama şampiyonluk zincirinin birçok zayıf halkası olduğu da kesindir. Gelelim F.Bahçe'ye. İnsan olarak hepimizin sevgi ve saygısını kazanan Zico'nun teknik adam olarak en beğendiğim tarafı eleştirilerden ders alması, hatada ısrar etmemesi. F.Bahçe bugün iyi bir takım havasına büründüyse bunda Zico'nun iyi bir teknik adam olmasından çok, hatalarından dönmesinin payı büyük. Kanarya'nın özgüveni ve yönetimsel başarılar, yarıştığı tüm kulvarlarda iddialı olmasını kolaylaştırıyor. Yine de, hem Zico, hem de oyuncuları için kırılma noktaları yok değil. Bu kadro üç kulvardaki yarışı sırtlayabilir mi orası tartışılır. Orta alanda sıkıntı yaşanması ihtimali de var. Buna rağmen, Kanarya, iki ezeli rakibinden de daha iyi durumda. Uzun lafın kısası, kadro yapılarıyla sınırlı kalmayıp, tüm faktörleri değerlendirince F.Bahçe burun farkıyla önde, Beşiktaş ensesinde, Galatasaray ise bir adım geride. 'Bu yarışı kim kazanır' derseniz, 'onu kimse bilemez' der ve şu klasik noktayı koyarım: En az hata yapan.