Allah Beşiktaş'ı korusun Tarihi bir dönemeç olan o kongre öncesi, Fikret Orman'ın mı yoksa Yıldırım Demirören'in mi kazanacağını kestirmek neredeyse imkânsız gibiydi. Muhtemelen her şey, kongrede yapılacak konuşmalarda belli olacaktı ve o konuşmaları kimse bilmiyordu. Kongre öncesi nabız yoklarken Fikret Orman'a bunu sordum, yani kongrede yapacağı konuşmayı. Ana hatlarıyla bana açıklayınca benim kafamda kongre bitmişti, bunu kendisine de söyledim; "Kusura bakma sevgili dostum sen kaybedersin!" Neden diye sordu? "Sen Süleyman Seba'sın, karşında Ali Şen var, kongre üyeleri uzun vadeli hesaplara girmeden, kestirmeden şampiyonluk vaadi istiyor. Demirören'in yaptığı bu, seninki tam tersi. Bana göre kazanma şansın hiç yok" diye açıklamaya çalıştım. O tarihi kongreyi uzun vadeli planlar yapan, alt yapıya önem veren, kendi yağıyla kavrulacak bir Beşiktaş hedefleyen Orman kazansaydı ne olurdu bilemem ama şovu ön planda tutan, Ali Şen taktiği uygulayan, Aziz Yıldırım'la yarışan Demirören kazanınca neler olduğunu hep birlikte görüyoruz. 50'ye yakın transfer, 4 hoca, üç menajer... Kodunsa bul istikrarı!.. Çelişkilerle dolu 4 yıl...Tarih böyle bir şey yazdı mı bilmiyorum. Bir kulüp düşünün, aynı gün, hem 150 bin dolarlık haciz geliyor kapısına, hem de 5 milyon euro'luk transfer yapıyor. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu! Deniyor ki, Ertuğrul hoca ısrarla istemiş. Olabilir. Her istediği oyuncu alındı mı ki, Holosko için bu kadar riske girildi. Bugün Beşiktaş'ın başkanı Orman ya da onun da temsil ettiği ekolün asıl sahibi Süleyman Seba olsaydı, Holosko'yu isteyen Ertuğrul Sağlam'a şöyle derdi: "Evladım, Del Bosque davası malum, futbolcu alacakları ayrı terane, öte yandan senin aldığın yabancıların da durumu malum. Sen bu transferleri yaparken Holosko'yu tanımıyor muydun? Bu adam madem o kadar kıymetliydi de, senin aklın neredeydi?" Demirören bunu diyemedi. O nedenle Beşiktaş güvenli ellerde değildir. Allah Beşiktaş'ı korusun.