Bu satırların yazarı olan ben tam 35 yıldır bilinçli olarak futbol seyrediyorum. Rahmetli babamın da Galatasaraylı olması nedeni ile 40 yıllık da Galatasaraylıyım. Ancak özellikle Radyospor'daki programlarımda ve gazete yazılarımda her zaman objektif ve tarafsız yorum yapmayı kendime ilke edinmişimdir. Ama bugün bir istisna yapıp bu satırları bir "Galatasaray
taraftarı" olarak yazacağım. Hedef alacağım grup ise "Galatasaray'ın taraftarı" olacak. Futbolun ilk yıllarından 80'li yılların ortasına kadar olan dönemde taraftar konusunda Fenerbahçe'nin sayı olarak bariz bir üstünlüğü vardı. Bunda da Fenerbahçe'nin o yıllarda daha başarılı bir takım olmasının rolü büyüktü. Büyüklerimiz Galatasaray'ın seyircisinin o yıllarda küçük bir grup halinde statlarda yer aldığını anlatırlar. Derwall'in düşünce devrimi Galatasaray seyirci sayısının da hızla artmasını sağladı. Derwall devrinin başlaması ile Galatasaray, Avrupa sahnesinde daha çok yer almaya başladı. Ezeli rakipleri hep ilk turlarda elenirken Galatasaray tek başına kalması da seyirci sayısının artmasında büyük rol oynadı. Zaten Galatasaray'ın Avrupa'da oynadığı maç sayısına baktığınızda bu net şekilde ortaya çıkmakta. Çünkü Avrupa'da ancak kazanarak daha çok maç oynayabilirsiniz. Kazandıkça da gündemde olur sempati toplarsınız.
Küfür eksik olmuyor Seyirci sayısının artması tabii ki seyirci profilinin de günden güne olumsuz anlamda değişmesine neden oldu. Galatasaray'ın her zaman "Galatasaray kültürü" ile ön plana çıkmış seyircisi gittikçe bir kültür yozlaşmasına uğradı. Tabii ki bu kültür yozlaşmasını toplumun genelinde görülen yozlaşmadan asla soyutlayamayız. Dolayısıyla Galatasaray seyircisi de bu paralelde bundan nasibini aldı. Özellikle de son 5-6 yıldır Galatasaray'ın maçlarında küfür eksik olmaz oldu. Türkiye'deki yöneticilerin yerleştirdiği düşmanlık ve rövanş kültürü küfür için en güzel ortamı zaten hazırlıyordu. Bununla birlikte de Galatasaray'ın küfür ve şiddet yüzünden sahası sıklıkla kapanmaya ve kulübün mali açıdan zor durumda olduğu bu dönemde kulüp her hafta para cezası almaya başladı. Bunun yanında Galatasaray seyircisi, seyircisiz maç oynama cezaları yetmiyormuş gibi takımını tribünlerde sürekli yalnız bırakmaya da başladı. Büyük maçlar dışına Sami Yen'in dolduğunu göremiyoruz. Ancak burada seyirciye hak vermiyor değilim. En büyük rakibiniz seyircilerin "insanca" maç izlediği ve sürekli övülen bir stadyumda oynarken Galatasaray, Türkiye futbol tarihinin en büyük zaferleri Ali Sami Yen'de yaşanmış olsa da artık köhne ve hiç de rahat olmayan statta oynuyor. Bu nedenle maça gitmeyen birçok insan tanıyorum. Ancak kulübünüzü ayakta tutacak, ona kan verecek yine sizlersiniz. Aslantepe'de belirsizlik sona erdiğine göre size düşen inşaat bitene kadar el ele verip takımınız bunca eleştiri altında iken ona sahip çıkmak, Ali Sami Yen'de takımınızı yalnız bırakmamak ve sahaya çıktıklarında artık yalnız olan futbolcuları her koşulda desteklemek olmalıdır.
HÜSEYİN ÖZKÖK