Kalli bir türlü kıvamı bulamadı Feldkamp'ın sıkıntıları vardı. Bunları da hep dillendirdi. Fenerbahçe derbisi öncesi "Yenilirsek kovulurum herhalde" sözleri, yarısı ciddi olan bir şakaydı. Adnan Polat'tan randevu alamaması, Adnan Sezgin'in "Tez konusu olur" dediği transferleri beğenmeyip kadroya 3-4 takviye istemesi, bu sıkıntıların yüze çıkan taraflarıydı. Arda'nın disiplinsizliği ise bardağı taşıran son damla oldu. Sivasspor maçı sonrası onu örtülü kadro dışı bıraktı, yedekler arasına gönderdi. İyi polis-kötü polisçilik oynamaktan sıkılmıştı ve bu kez maddi cezanın yönetim tarafından verilmesini istiyordu. "Arda'nın hareketi bana yapılan bir hareket değil. Kulübün bu tavra tavır alması gerekir" sözleri de son sözleri oldu zaten. Yani basına söylediği son sözler. Bir de madalyonun öbür yüzü var. Yönetim, futbolcuları ile sürekli ters düşen, onları katı disiplinle yola getirmek isterken takımda huzursuzluğa yol açan hocaya farklı bakıyordu uzun süredir. Atçıların bir lafı vardır, "Kısrağın dizginlerini boş bırakırsan seni alır götürür, çok çekersen de üstünden atar. Dizginleri kontrol etmek atı kontrol etmektir" diye. Kalli kıvamı bulamadı. Attan düşmedi ama atın üstüne de tam olarak oturamadı... Peki bundan sonra ne olur? Yönetim uygun bir teknik adam bulursa, Klinsmann gibi, Mattheaus gibi, Lippi gibi, Lucescu gibi birini getirebilirse Kalli'den vazgeçebilir. Ama iddialı hoca, iddialı kadrolar ve yeni transferler demektir. Galatasaray bunu yapacak güçte mi? Değil. Yönetim de bunu biliyor, bunun için Kalli krizini zamana bırakıyor. Eli zayıf olmasına rağmen Kalli'nin şansı da sırf bu yüzden artıyor. Mevcut şartlar altında yapılacak fazla bir seçenek de yok aslında. Kalli'nin altına Abdullah Avcı gibi, Arif Erdem gibi, Fuat Yaman gibi hatta Hakan Şükür gibi birini antrenör olarak getirmek. İkincisi de ara transferde doğru düzgün futbolcu alınamayacağı gerçeğinden hareketle mevcut kadroya yönelik bir yara sarma operasyonuna girişmek. Çünkü ne olacaksa yine bu kadroyla olacak...