Semih'in yanıtı Semih beni aradı. Yerli yabancı ayrımı kesinlikle yapmadığını söyledi ve ekledi: "Böyle bir şey asla düşünmem. Medyada bir iki kişiye kızgınım, tepkim de onlara"
Daha ne olduğunu anlamadan işte ilk devre bitiyor. Bu hafta son maçlar oynanacak. Hiç kuşku yok ki, ülkemizde yeni sezona damgasını vuran futbolcu Semih'tir. Yıllardır gündemde hep "genç golcü", "nöbetçi golcü" unvanlarıyla kaldı. Daum ile beraber forma şansı buldu. İşler kötü giderken son dakikalada sahaya girip çok maç kurtardı. Zico da kendisine güvendi. Geldiği günden itibaren Tuncay'la ikisini çift forvet olarak oynattı. Ama o dönemlerde Semih, oyuna sonradan girdiği anlarda gösterdiği başarıyı bir türlü gösteremedi. Aslında 9 yıldır banko oynama şansı bulamayan futbolcunun bocalaması da gayet normaldi.
Özgüveni yerinde Dinamo Kiev'e elenilip ligde de arka arkaya kötü sonuçlar alınırken, mecburen transfer düşünüldü. İşte Deivid ile Kezman'ın Fenerbahçe'ye gelme hikâyesi de burada başlıyor. Bu takviyelerden sonra Semih gene kulübedeydi. Ama sonradan girip attığı gollerde bir değişim yaşanmıyordu. Hiç kimse kendisini yedek olarak görmedi, taraftarlar arasında da her zaman çok sevildi. Kezman'ın sakatlığından sonra takıma iyice yerleşti. Özgüveni yerine geldi. Artık saha dışına çıkmayacağını bildiği için yeteneklerini rahatça sergilemeye başladı. Mücadeleci futbolunu gollerle süsleyen Semih, şimdi Milli Takımımızda da ilk düşünülen futbolcu. Her şey iyi güzel de son zamanlarda verdiği demeçler pek de güzel değil. Pazar akşamları atv'de Santra programını yapıyoruz. Fenerbahçe tartışılırken ekranda Semih'in maç sonrası söylediklerini duydum ve üzüldüm. Bu üzüntümü de programda arkadaşlarım ve bizi dinleyenlerle paylaştım. Semih, yabancılara gösterilen hoşgörünün yerlilere gösterilmediğniden yakınıyor ve "transfere gerek yok'' gibi fikirler üretiyordu. Fenerbahçe'de son yıllarda alışık olmadığımız türden bu söylemlere karşı geldim. Çünkü bu kulüp artık yerli yabancı olaylarını çoktan aşmış durumda. Hak eden, aynı Semih gibi formayı sırtına geçiriyor. Hooijdonk da, Nicolas Anelka da Daum'un yanında kubülede oturmadılar mı? Ya da Deivid, Vederson, Aurelio Zico'nun kulübe prensleri olmadılar mı?.. Hem de Zico'ya "vatandaşların kolluyor'' diye çamur attıkları dönemlerde. İşte şimdi de Kezman yedekte, aynı Appiah gibi. Semih'i çok seviyorum. Fenerbahçe altyapısından gelmesi, benim açımdan kendisini daha da önemli kılıyor. Saha içinde olduğu gibi saha dışında da son derece kültürlü, efendi ve centilmen. Programın sabahı beni aradı, biraz lafladık. "Ben bu takımda kaptanlık yapıyorum ağabey. Böyle bir şey düşünmem kesinlikle mümkün olamaz'' dedi. Medyada bir iki kişiye kızgın olduğunu söyledi. Tepkisi onlaraymış. "Bak'' dedim, "Seni artık bunlarla uğraşmayacaksın. Dediğin gibi koskoca Fenerbahçe takımının kaptanlarındansın. Taraftarın sevgilisisin. Altın çağını yaşıyorsun. Şu anda herkes yanında. Bir iki kişiyle polemik yaratma. Zamanında o hataları ben de çok yaptım ama gereksiz, bir şey kazanmıyorsun. Herkes her şeyi biliyor. Toplum da hak edene zaten hak ettiği desteği veriyor'' dedim. Bu arada Alex'ten de bahsettik. Semih, Alex'i mükemmel bir şekilde ve çok akıllı kullanıyor. Alex, bir forvet için büyük şans. Ben Tuncay'a da Alex'i kullanması yönünde akıllar verdim, fikirlerimi söyledim. Şimdi Semih bu işi en iyi şekilde yapıyor ve daha da çok goller atacaktır, göreceksiniz.
Yanlış anlaşıldı Yazımın sonunda sizlerle paylaşmak istediklerim var: Bazen sivri yazdığım, ağır konuştuğum oluyor. Ama özellikle futbolcular biliyorlar ki hep onların yanındayım. Eleştirilerimde kimsenin kişiliğiyle ilgilenmem. Eskiden yaptığım hataları gençlere anlatmaya çalışırım ki onlar yapmasınlar. Yani bir kompleksim yoktur. O yüzden hepsiyle aram iyidir. Benim eleştirilerim onlara batmıyor. Hepsi ararlar, sağolsunlar. Allah her yazara böyle bir güven nasip eylesin. Ama ben bunları yazmam. Semih'i yazmak gereğini hissettiğim için yazıyorum. Çünkü futbolun en üst noktasındaki bir arkadaşımızın yanlış anlaşılması, ondan daha çok beni üzerdi.