Temel sorunlar Futbolun en önemli avantajlarından biri kornerler ve serbest vuruşlar. Bu vuruşları Beşiktaş kadar etkisiz ve kötü kullanan bir takım bulmak zor. İşin ilginç yanı duran topları karşılama konusunda da çok yetersiz Beşiktaş takımı. İnanılmaz baraj ve yerleşme hataları yapıyorlar. Bir başka sorun ise pozisyon takipsizliği. Kaleye şut atan da, arkadaşına pas veren de arkasından bakmıyor. Top dönecek mi, tekrar kendisinin önüne mi gelecek bunu düşünen, hesap eden yok. Beşiktaşlı futbolcuların ortak bir oyun anlayışının olmaması başka bir handikap. Kafaları birbirinden çok farklı çalışıyor. Oysa takım olmanın şartlarından biri de arkadaşını iyi tanımak, özelliklerini bilmek, ona göre davranmaktır. Misal, santrforunuz hava topuna çıktığı anda, partneri ya da orta alandan çabuk bir oyuncu arka bahçeye koşacak. Hele hele Bobo gibi topu ayağında tutamayan bir santrforunuz varsa bir değil iki kişi koşmalı. Çünkü Bobo havadan gelen topu kontrollü şekilde yere indirip, ardından adam geçip, pozisyon bulacak biri değil. Yazık ki bu gerçeği anlayan Beşiktaşlı futbolcu yok denecek kadar az. İlginçtir Beşiktaşlı oyuncular futbolun temel prensiplerini bilmezden geliyorlar. Örneğin amatör kümelerde bile futbolculara rakip oyuncu çizgiye sıkıştığı anda faul yapmaması gerektiği öğretilir, Beşiktaşlı oyuncuların taç çizgisi yanında gereksiz yere yaptıkları faullerin haddi hesabı yok. Bu sorunların hiçbirinin yetenekle pek ilgisi yok. Ortak bir bakış açısı yakalayamamak, arkadaşını tanımamak ve ortak bir futbol dili konuşmamaktır asıl problem. Birçok kişi transferle sorunların çözüleceğine inanıyor, ben inanmıyorum. Altını çizdiğim sıkıntıların yeni transferle çözülmesi mümkün değil. Bu çok çalışmak, çok tekrar yapıp duygusal zekayı harekete geçirmek ve motive olmakla ilgili bir durum. Bir de motivasyon derdi var Kartal'ın. Yönetimsel hatalarla kafaları karışan futbolcular bir türlü takım haline gelemiyorlar. Sonuç olarak Beşiktaşlı oyuncuların herşeyden önce iyi arkadaş olmaya, birbirlerini tanımaya ve birlikte oynamaya ihtiyaçları var. Büyük prestij kaybeden Ertuğrul Sağlam da, ya hiç kimseyi dinlemeden, sil baştan yapacak ya da kaderine razı olacak. Karar kendisinin. Dik durmalı, bildiğini yapmalı ve kendini kanıtlamalı. Başka şansı yok.