Tarihin tarifi Bir gerçek var ki, Şükrü Saracoğlu, Galatasaray için gerçek bir ağır ceza mahkemesi. Onlar her zamanki gibi, önce korkularına, sonra da Fenerbahçe'nin alın terine mahkum oldular. Üstelik yenilmezlik gibi bir apoleti de bırakarak.
***
Yenilmek istemeyenle, yenmek isteyen iki ezeli rakipti Fenerbahçe ve Galatasaray. Daha 5. dakikada Alex'in tek vuruşuna, öldürücü vuruşunu yapan Semih'in golünden sonra, "Pozisyon sağanağı da erken başlayacak" diye düşündüm. Ama nedense kabuğuna çekilen bir Fenerbahçe izledik. Bu kez yenilgiye itiraz hakkını kullanan bir Galatasaray çıktı sahneye. Ama Galatasaray'ın cesareti de, ancak ceza alanına kadar işliyordu. Ağzını kıpırdatmak nasıl ki konuşmak yerine geçmiyorsa, bu pozisyonlar da tehlike işaretinden öteye geçmedi.
***
Fenerbahçe'nin ilk yarıdaki kanat organizasyonları beklenen düzeyde değildi. Orta alandaki yaratıcılık da, golden sonra sineye çekilmişti sanki. Bereket defansın göbeği sağlamdı. Buna karşılık maçın en basiretsiz adamı Fırat Aydınus'tu... Sabri ve Barış'ın iki net sarı kartlık pozisyonunu es geçti de, Semih ve Uğur Boral'a kartını gösterdi.
***
İkinci yarıda olağanüstü hamleleri vardı Fenerbahçe'nin. Ve muhteşem bir futbol gösterisi. 6 gol yediği maçta bile Galatasaray'ın bu kadar ezik oynadığına şahit olmamıştık. Galatasaray, gazı bitmiş çakmak gibiyken, Fenerbahçe'de sihirbaz askerler ortaya çıktı. Alex yaratıcılığın eski resimlerini yeniden çektirdi. Aurelio klasik hamaratlığındaydı. Roberto Carlos, öyle zamanlarda ortaya çıktı ki, top onun ayağındayken, ipin altında yürüyen cambazlık da ortaya çıktı. Beni şaşırtan isim Selçuk oldu. Muhteşem mücadele etti. Sahanın her karış toprağında ayak izleri vardı. Ama Lugano'ya parantez açmak istiyorum. Lugano, baş edilmez hünerlerin sahibiydi. Pozisyonlardaki müdahalesine baktım da, at üzerinde bir Koçero dolaşıyordu sanki.
***
Galatasaray, bir çeyreklik baskıyla, Fenerbahçe'yi dize getiremeyeceğini bilmeliydi. Onlar, Fenerbahçe'nin ikinci yarıdaki muhteşem baskısına boyun eğerken, Fenerbahçe maçlarında kazanmanın formülünü gelecek maçlara bıraktılar. İki golle kurtulmanın tesellisiyle birlikte...
***
Her aşkın bir adı varsa, tarifi de vardır. Her hesabın bir adı varsa, tarihi de vardır. Ve büyük takımlar, her maçta yeniden yazar tarihini. Şükrü Saracoğlu'nun, Galatasaray maçlarında burçlarına bayrak dikilmemiş kale gibi dimdik duruşu, sebepsiz değil.