Taraftar Demirören 2004 yılında Bursaspor'un Süper Lig'den düşmesi nedeniyle taraftarının içinde bir yangın oluşmuştu. Yaşanan süreçte bu ateşin üzerine öyle benzinler döküldü, öyle odunlar atıldı ki olay Beşiktaş düşmanlığına dönüştürüldü, hatta Bursa şehrinin milli meselesi haline getirildi. Bu ateşe kulüp ve güçlü Bursa yerel medyasının da katkı sağladığı bir gerçek. Bu olay öyle bir kullanıldı ve kullanılıyor ki kontrolsüz bir tepkinin ötesinde realist bir politikayla ortak çıkar sağlanıyor. Son olarak teknik direktör olarak çıktığı iki maçta Bursalılar tarafından ıslıklanan Samet Aybaba'nın maç öncesi Beşiktaş Başkanı Yıldırım Demirören hakkında yaptığı nahoş açıklamalar bile kendi lehine sonuç verdi. Örneğin bu maçta ıslıklanmaması bu durumu daha iyi özetliyor. Bu tespiti neden yaptım. Maç yerine bunu niye yazıyorum. İki yıldır Beşiktaş, Bursa'ya gelirken abartılı, şişirilmiş bir gerginlik politikası uygulanıyor. Bursa Valiliği 'Güvenliği sağlayamam' diyerek Beşiktaş taraftarını şehre almıyor. Kolaya kaçarak devlet eliyle haksız rekabete yol açıyor. Bursa taraftarı da tek başına takımına yüzde 100'lük katkı sağlıyor.
Başkanın hamlesi Bu maça takımının başında gelen Beşiktaş Başkanı Yıldırım Demirören yönetici arkadaşlarıyla birlikte taraftarın yerine açık tribüne oturdu. İki yıldır gırla yapılan küfürleri tribüne çekerek, tahammül ederek ve göğüs gererek çok önemli iki mesaj verdi. 1- Bu statta Beşiktaş taraftarı maç izleyebilir. Bu düşmanlık oyununa darbe vuruyoruz. 2- Ben, Beşiktaş taraftarının taa kendisiyim. Ruhunuz burada. Bana İnönü'de istifa demeyin! Demirören'in bu oyunu 'tribünle' oynadığı açıkça görülüyor. Ancak kim ne dersin, dün çok başarılı bir hamle yaptığı kesin. Beşiktaş'ın Porto finali öncesi Bursaspor maçı mı dediniz? Bursa takımının performansı, taraftarının isteğinin yarısı kadar olsa sonuç daha farklı olurdu.