Yine Delgado Beşiktaş, Porto'ya doğru hem maç, hem büyük moral kazandı. İşin esasına bakılırsa kötü bir maç oldu. Daha kötü oynayan taraf Bursaspor'du. Ev sahibi takım, Beşiktaş önünde oyunun kontrolünü hiç bölümde ele geçiremedi. Beşiktaş'ın savunması Bursaspor'a pozisyon bile vermedi. Ancak Beşiktaş'ın da "Aman aman kaçırdığı fırsatlar var mıydı?" diye sorarsanız, buna da "Hayır" derim. Delgado, gerçekten tırmanışa geçti. Hâlâ, yüksek top kayıplarıyla oynuyor ama artık kendisi için değil, takımı için savaştığı bir gerçek. Yavaş, yavaş kendini bulan Delgado, fazla kalabalığa girme alışkanlığından vazgeçerse çok daha faydalı olacak. Tello varsa Beşiktaş'ın sol tarafı problem yaşamıyor. Tello'nun uzun sakatlık döneminden sonra eski günlerine döndüğü söylenemez. Ne var ki sahadaki varlığı bile arkadaşlarına güven veriyor. İlk 11'de sahaya çıkan Higuain, bu fırsatı iyi değerlendiremedi. Aynı şekilde Bobo da maçın genelinde hayalet gibi dolaştı durdu.
Porto, Bursa değil Serdar Özkan, bir joker gibi oynadığı için her şeyi yapabileceğini sanıyor. Bilmeli ki her şeyin üstesinden gelebilecek noktaya henüz ulaşmadı. Haddini bilmesinde yarar var. Cisse, suya sabuna dokunmadan fena oynamadı. Beşiktaş savunması sakatların çokluğundan alternatifsiz oynamasına rağmen önemli hata yapmadı. Maçın en güzel görüntüleri 90 dakikanın tek golünde gözümüzün pasını sildi. Golün hazırlanışı, Serdar'ın boştaki Delgado'ya topu aşırması ve topun onun usta ayağından ağlara gidişi, kötü maçın en şık hareketiydi. Yunus Yıldırım, hakemi ön plana çıkartacak en ufak bir falso yapmadı. Bu galibiyet Porto maçına doğru Beşiktaş'ı kendine getirdi. Tribünde maçı izleyen koskoca Beşiktaş'ın başkanı Yıldırım Demirören'in sevinci bunu anlatmaya yetiyordu. Beşiktaş moral buldu, üç puanı cebine attı ve tarihi maça daha rahat duygularla gidebilme şansını yakaladı. Ancak, Porto'nun Bursa olmadığını bütün Avrupa biliyor.