Göçek ve Hasan Galatasaray-Belediyespor maçı öncesi istatistiklere bakıyorum; Galatasaray'ın 13 maçtır kimse bileğini bükememiş. Ligin tek namağlup takımı. En fazla gol atan ve en az gol yiyen takım yine Galatasaray. Her taşın altından Galatasaray çıkıyor. Düşünüyorum; kimsenin yenemediği, evinde oynadığı 6 maçın 5'ini kazanan Galatasaray'dan deplasmanda hiç maç alamayan, siftahı dahi olmayan Belediye mi puan alacak diye. Aklım kesmiyor. Ama bir taraftan da İngilizlerin tabiriyle 'futbol tuhaf oyundur' sözü birden aklıma geliyor. Dün gece bir kez daha gördük ki İngilizler haklı. Futbol tuhaf bir oyun. Galatasaray ölüp ölüp dirildiği maçta kulübedeki golcüsünün muhteşem topu alışı ve dönüşüyle kazandırdığı golle namağlup unvanını sürdürdü. Hep şöyle derler: Yenemiyeceksen, yenilmiyeceksin.
Kabadayılık yakışmaz Dün geceye damgasını vuran iki isim vardı. Birincisi Hakem Hüseyin Göçek, ikincisi ise Hasan Şaş'tı. Hakem Göçek vermediği iki penaltıyla Galatasaray'ın kaderini belirlerken Hasan Şaş'da her zaman yaptığı gibi hırsla mahalle kabadayılığını karıştırdı. Göçek ne kadar hatalıysa, Hasan da onun kadar hatalıydı. Aynı yolun yolcusu olmuşlardı. Sevgili Hasan Şaş maç sonunda devre arasında Türkiye'den ayrılmayı düşündüğünü açıkladı. Bu aralar açıklama yapıp sonradan olayı gerçekleştirmemek moda oldu. Herhalde fevri konuşmanın ne kadar yanlış olduğunu Hasan Şaş unuttu. Beşiktaş Başkanı Yıldırım Demirören'in düştüğü yanlışa Hasan da düştü. Bu işler öyle kolay kolay olmuyor Hasan. Sonuçta Galatasaraylıların fazla üzülmesine gerek yok. G.Saray, Fenerbahçe karşısına namağlup unvanını koruyarak çıkacak.