Şapka ve tavşan Olmak veya olmamak, ince çizgisiyle Panionios deplasmanına çıkan Galatasaray, mutlak kazanmak zorundaydı. Maça çıkıldığı zaman Hakan Şükür, Ümit Karan ve Nonda kenarda oturuyordu. Dörtlü savunmanın önüne Mehmet Topal, sağ tarafta Linderoth onun önüne üçlü bir orta saha ve ileride de Serkan Çalık vardı. Aslında bu da hücum etmemek üzere sahaya çıkartılmış bir 11'di. Nitekim ilk 45 dakikada onur kırıcı bir futbol oynayan Galatasaray, rakip kaleye sıfır şutla devreyi tamamladı. Futboldan cok az anlayan herhangi bir izleyici bile Galatasaray'ın bu ilkel ikinci sınıf görüntüsünü kolayca tespit edebilirdi. İkinci 45 dakika oyuna alınan Hakan Şükür, bir santrforun yapabileceği her şeyi fazlasıyla yaptı. Bir ders gibi, uluslararası bir santrforun toplu, topsuz bütün artılarını ortaya koydu. Şükür'ün girmesiyle rahatlayan ve ilk 45 dakika iki stoper arasında ortada sıçan olan Serkan Çalık, bariz ofsayt da olsa bir gol attı, bir de penaltı yaptırttı.
Hakan'ın mesajı Şapkadan tavşan çıkarma ve futbol tanrısının yardımıyla ilerlemeye çalışan Feldkamp, yine sıçradı. Hakan Şükür, attığı üçüncü golden sonra hocasına koşarak, "Benim seninle hiçbir problemim yok. Problem başka adreslerde" mesajını iyi düşünülmüş ve hazırlanmış bir şekilde sergiledi. Galatasaray'ın kalan tek maçında galibiyeti üçüncülük için yetebilir de yetmeyebilir de. Üçüncü olarak devam vizesini alırsa diğer gruplardan bir birinciyle oynayacak. İkinci olma şansı yok. Trabzonspor maçında olduğu gibi Feldkamp'ın sihirbazlık saplantısı devam ederse çok renkli ve trajikomik maçlara hazır olalım. Bonservisine 3.5 milyon euro verilen Linderoth mu, yoksa genç Mehmet Topal mı? Bunun takdirini de biraz futboldan anlayanlara bırakıyorum.