Kıvılcım Beşiktaş'ı uzun süredir can kulağıyla dinliyorum. Garip bir sessizlik var. İlginç bir ürkeklik, farklı bir kanıksamışlık hali göze çarpıyor. Bir nevi üzerine ölü toprağı serpilmiş de diyebiliriz. Ankara'ya takımla giderken bir şeylerin eksik olduğunu hissettim. Futbolcuların gözlerindeki coşku kaybolmuş gibiydi. Hiç kuşkusuz son süreç onları beklenenden fazla yıpratmış. Liverpool hezimeti, belki üst üste alınan darbeler takıma ağır gelmiş. G.Birliği OFTAŞ maçına çıkarken her Beşiktaşlı kadar acı çektiklerini ve sarsıldıklarını gördüm. Onların gözlerinden ve sözlerinden yaşananlara tam olarak anlam verilemediklerini ve 'Nasıl bu hale geldik' durumunun yaşandığı sonucunu çıkardım. Futbolcunun gıdası moraldir, futbolun dopingi motivasyondur. Yaşamdan ve gerçeklerden köşe bucak kaçmak zorunda kalmış, gardı düşmüş futbolcuları ne tam olarak motive edebilirsiniz, ne de onlardan çok şey bekleyebilirsiriz. Bu yüzden G.Birliği OFTAŞ maçında siyah-beyazlı futbolcuların sahadaki 'durgun' görüntülerini inanın çok yadırgamadım ve bu yüzden eleştiremedim.
Futbolda dün yoktur Ama futbolda dünün olmadığını, geleceğe bakmak gerektiğini bilmeleri gerekiyor. Bu ruh halinden kurtulmazlarsa işin içinden çıkamazlar. Marsilya maçı öncesi bir an önce normalleşme sürecini tamamlamalılar. Özellikle yönetim, Ertuğrul Sağlam ve Sinan Engin'e, hatta tesisteki personelden evdeki eşlere bile büyük görev düşüyor. Geçmişe sünger çekmenin yolu yeni başarılara ulaşmaktan geçiyor. Liverpool maçının acısını hafifletecek, yeniden coşkuyu ortaya çıkaracak Marsilya fırsatı kapının önünde. Özetle aranan kıvılcım yine sahada yatıyor. Taraftar-takım birlikteliğinin en güzel örneğinin sergilendiği 2-1'lik Liverpool maçı gibi bir sinerji sağlanırsa ve benzer sonuç alınırsa siyah-beyazlılar yeniden coşkulu günlerine döner.