Kadıköy'de sonbahar Futbolun Avrupa yakasında parlayan takımın, Anadolu yakasındaki mabedinin tribün boşluklarına baktım. Şampiyonlar Ligi ile Süper Lig'i birbirine ilikleyen bir takımı yalnız bırakmanın, diğer takımlar için de tehlike işareti olduğunu gördüm. Öyle ya, Fenerbahçe yalnız bırakılıyorsa, diğerleri boşuna stat yapmasın!
* Fenerbahçe takımı, sanki rakibinin gücünü maçtan önce sınamış bir havada başladı maça. Aslında maç da 3. dakikada bitti. Alex'in Deivid'in ara pasına zıpkın gibi girişi, kaleciyi geçişi ve vuruşuna bakınca, "Ayaklarıyla insanın gönül telini titreten başka kim var?" dedim. İçimden geçenleri duyanlar, Alex'i işaret ediyordu gözleriyle. Sonra Semih'in golü geldi. Golde pozisyon yaratma uzmanı Aurelio'ydu. Semih'in vuruşu da harikaydı, ama Semih'e pozisyon ısmarlayan Emre Aşık'ın duruşu bir felaketti. Eee, herkes Bosna'nın forveti gibi kardeş kardeş oynamıyor ki!
* İlk yarıdaki Fenerbahçe usta işi hazırlanmış bir takımdı, oyunu istediği gibi yönlendirdi. Bir yanı İnter maçının yangın tatbikatındaydı, öte yanı Ankaraspor'u çabucak saf dışı bırakmanın hesabındaydı. İlk yarıdaki futbola bakınca, "Bu takımda kim oynarsa oynasın, artık bir şey değişmiyor" diye düşündüm. Bu da büyük takım olmanın özelliği.
* Ankaraspor zaten pozisyon yoksulu. Necati'nin, maziden kalan kompleksle yoğrulması, Tita'nın yanlış alanlara sürülmesi, Fenerbahçe defansının ilk yarıdaki rahatlığının sebebiydi. Aurelio'nun hakkını vermeliyim ama Roberto Carlos bambaşka... Carlos'un ilk yarıda en geriden gelip Necati'nin önünden topu aldığı bir pozisyon var. Sonra ikinci yarının başında hazırladığı harika bir pozisyon daha... İkisini birleştirip, "Futbol hamallığı onun ruhuna işlemiş" dedim. Ömrünün kulvarında, boşaltan da, yükleyen de Carlos'tu yine.
* Fenerbahçe maçın ikinci yarısında Milano'ya gitti sanki, ilk yarının ustaları da düş gezginliğine soyundu. İlk yarıda Fenerbahçe'nin gücüne saygı duyan Ankaraspor'un bu yarıda haddini aşan ve istatistikleri inkar eden bindirmeleri, golü de getirdi. Bu pozisyonda 4 Fenerbahçeli birden Mehmet Yılmaz'a "gol sofrası" kurdular sanki. Ve sıkıntı veren dakikalar başladı Şükrü Saracoğlu'nda... Fenerbahçe'yi uyandırma servisinin şefi yine Alex oldu... Hele attığı 4. golden sonra kendimi tutamadım da, "Bu adam doktor olsa, kansere kesin çare bulurdu" dedim. Kendi kendime gülümsedim.
* Fenerbahçe, dün gecenin güzelliklerini sahiplensin, yanlışlarına da çuvaldızı batırsın. Çünkü anlık dalgınlıkların salı gecesi nelere mal olacağını hep birlikte izledik.
* Her şeye rağmen harika bir geceydi. Bir atasözü vardır; "Ağaç, yapraklarıyla gürler." O yapraklar, sonbaharda bile gürledi. Şükrü Saracoğlu'nda sonbaharın tadı bile başka zaten... Dün gece gökteki dolunayı, yerdeki Alex ve Roberto Carlos gibi yıldızları izleyenler için, "Prag'da sonbahar" konulu kartpostalların bile hükmü yoktu. "Kadıköy'deki sonbaharın" yanında...