Teferruat-mış! Oyunu kuralına göre oynarız da, oynamadığımız futbolun hükmü yoktur. Bize haksızlık yapıldığında burnumuzdan soluruz da, futbol maçlarında işimize gelenleri bulduğumuz zaman, "uysal birer çocuk" oluruz. Ne de asil ve kardeş bir takımdı Bosna! Final maçı oynadığımız takımla, maç gecesi eğlenmeyi sportmenlik sayarız da, aynı şeyi rakiplerimiz yapsa, bildiğimiz bütün sövgüleri sayarız. Biz çılgın Türkler, kendimize yapılmasını istemediğimiz şeyleri başkasına yapmaktan acayip keyif alırız.
***
Hakemleri bizim ülkemizden başka böylesine büyüteç altına alan bir sistem, yeryüzünde yoktur. Bize 3 puanı armağan eden Macaristan maçındaki İskoç hakemi dilimize bile dolamayız da, kendi hakemlerimiz için pozisyonları santim santim işleriz. Televizyoncu abiler Türk hakemleri dişlerken, onlara İskoç hakemin rakibe vermediği penaltı ve sahadan atmadığı kalecimizle, Avrupa bileti almamız arasındaki yakın ilişkiyi sormayız. Sorana da "Hain" deriz. Biz çılgın Türkler ne çok severiz, hakkımız olmayanı bize verenleri...
***
Futbolumuzun anasını ağlatan Haluk Ulusoy'a yayıncılık çıkarları için sahip çıkarız da, Haluk Ulusoy tribünde ağlarken "Ben ağlarım senin yerine" konulu şarkılar söyleriz. Mübarek elini(!) okşarız adamlığı bırakıp! Arkası sağlamdır çıkarlarımızın... "Değmesin yağlı boya!" Tribünde Milli Takıma tezahürat yapmayı bile beceremeyiz de, taraftarlıkta üzerimize rakip tanımayız. Kaybettiğimiz gecelerde, küfür kıyametin fosforunu parlatırız. "Terim istifa!" Kazandığımız zaman fırsattan istifade etmeyi iyi biliriz. "İmparator...İmparator..." Biz çılgın Türkler, işimize gelmediği zaman filmi öyle güzel başa sararız ki... Seyrimize doyum olmaz.
***
Biz bu milli futbolcuları kazanırken gökte ay yaparız, yerde yıldız... Ama kaybettiklerinde onları eleştirme hakkımız yoktur. Vatan haini sayılırız. Çocuklarımızın ekmek ve süt paraları, onlara prim diye dağıtılır. Çocuklarımız 20 yaşında askere alınır da, beyler 38 yaşına kadar askerden muaftır. Sadece görevlerini yerine getirdikleri için bile onlara çuvalla para öderiz. Kaybettikleri zaman, kendilerine uzatılan mikrofonlara cüzamlı gibi bakarlar da, kazandıkları maçlardan sonra herkes çıkacak taht arar. Biz çılgın Türkler, futbolla uyutulan üçüncü dünya ülkesinde yaşamaktan şikayet etmeyiz. Çocuklarımız uyuşturucuya kurban, fuhuşa gelin giderken bile...
***
Bosna maçında gördüklerimiz gerçekti... Görmediklerimiz daha gerçek. Ama biz çılgın Türkler gerçeği asla sevmeyiz. O yüzden Avrupa Şampiyonası finallerine katıldığımız için, ülkenin en büyük gazeteleri bile bir anda spor gazetesi oluverir. Gerçekler hasıraltı edilir.
***
Maksat Avrupa Şampiyonası finallerine katılmaksa... Gerisi teferruat-mış! Ama bir gerçek var ki, her şey teferruatlarda gizlidir.