Öpüldünüz İsviçre maçından aldığımız ceza nedeniyle 6 Eylül'de Frankfurt'ta başlayan maraton Ali Sami Yen'de aldığımız İsviçre-Avusturya biletiyle sona erdi. Avrupa'da başlayan macera Avrupa Şampiyonası finallerine katılma gururunu elde ettiğimiz bir mutlu sonla noktalandı. Her şeyden önce şunun altını çizmek gerekir ki; kağıt üzerinde çok kolay görünen grupta bu bileti daha önce almalıydık. Geç oldu, güç oldu ama yine de çok güzel oldu. Kardeş Bosna Hersek önünde milliler son derece heyecanlıydı. Çünkü kaybedecekleri çok şeyleri vardı. Bu nedenle oyunun kontrolünü ellerinde tutmaya çalıştılar. Ve neredeyse hiç riske girmeden oynadılar. Heyecanları bazen hataları da beraberinde getirdi. Yüreğimiz ağzımıza geldi. "Eyvah ne oluyoruz?" dediğimiz anda altın çocuk Nihat yine kurtarıcı olarak karşımıza çıktı. O gol 70 milyonu sokaklara döktü. Nihat Kahveci kariyerinde başka goller de atacaktır hiç kuşkusuz ama unutulmaz gollerinden biri de bu olacaktır. Oyunun ilk 45 dakikasında gerçekten şaşkındık. Hamit topla buluştuğunda ve ikili mücadelelerde o bildiğimiz Hamit olurken, önüne düşen toplara vururken bambaşka bir kimliğe büründü, garip vuruşlar yaptı. Bununla birlikte Arda ile verkaç yapıp Nihat'a verdiği gol pası bütün hatalarını affettirdi.
İyi futbol beklenmez Aslında uzun uzun kimin nasıl oynadığını anlatmaya hiç gerek yok. Böyle maçlarda çok iyi futbol beklememek gerektiğini de tecrübemizle biliyoruz. Kazanmak gerekir bu maçları, bizim çocuklar da kazandı. Önemli olan budur. İyi futbol olmasa da heyecandan tir tir titreyerek izlediğimiz bir 90 dakikaydı. Bugüne kadar birçok kez eleştirdiğimiz, bundan sonra da yerine göre eleştireceğimiz futbolcuları bugün alınlarından öpüyoruz. Türkiye son yıllarda Avrupa ve Dünya Şampiyonalarını tribünden izlemenin acısını çekmişti. 2008 Avrupa Şampiyonası'nda tribünde değil sahada olacağız. Milletçe bu gururu yaşamayı çoktan hak etmiştik. Kutlu olsun...