Günaydın Avrupa Galiba bizim kadar çileli bir millet yok. Hayatımız acı, ıstırap, panik ve işkence üstüne kurulu. Dün gece bütün Türkiye olarak bunların hepsini dakika dakika yaşadık. Önce golü erken atamamanın paniğini yaşadık. Golü attık, bu kez devamını getiremediğimiz için kıvrandık. Sonlara doğru, bu kez de "Acaba, top bize bir kalleşlik yap, kalemize girer mi?" diye her saniyeyi, bir yüz yıl gibi yaşadık. Artık Avrupa'ya "Günaydın" diyebiliriz. Geç oldu, güç oldu, hatta çok zor oldu ama sonunda oldu. Bu maçta öyle muhteşem bir futbol oynamadık. Zaten, diken üstünde oynamaya alışkın olduğumuz için olağanüstü oynamamız mümkün değildi. Nihat'ı ayrı bir tarafa koyalım. Bize Norveç'ten başlayarak Avrupa kapısını açanların başında o geliyor. Şöyle tuttuğum notlara bakıyorum. Gole yaklaştığımız 10 pozisyonun yedisinde Nihat var. Zatan o yedisinden biri de gol olup, bizi finallere taşıdı.
Anlamlı gözyaşları Öteki futbolcularımız için "Kötü oynadılar" diyemeyiz. Böyle bir maçı hiç kimse kolay ve güzel oynayamaz. Futbolcularımız mükemmel olmasa bile asla kötü oynamadı. Norveç maçının bize bir faydası daha oldu. Nihayet yerden oynamaya başladık. Bu yeni alışkanlık, Avrupa'da bize çok puan getirecek. Bosna-Hersek Milli Takımı'nı tebrik etmeliyiz. Maçın hiçbir anında geriye yaslanmadılar. Baştan sona hem savunmada, hem de hücumda, ellerinde avuçlarında ne varsa hepsini sahaya döktüler. Hiç kimseye bu maçta bir bit yeniği olduğuna ilişkin en ufak bir malzeme vermediler. O bitmek bilmeyen dakikaların sonunun geldiğini, hakemin düdüğüyle anlayabildik. O an, Avrupa'ya giriş anımızdı. Baktım, herkes ağlıyor... Haluk Ulusoy ağlıyor... Daha yukarılarda, Fatih Terim'in eşi ve kızları ağlıyor... Kime baksam ağlıyordu. Not tuttuğum kâğıdı katlamaya hazırlanırken, baktım yazıların üstünde bir gözyaşı var. O da benim gözyaşımdı.