İlk ve son yanıt Rengi belli, amacı belli büyük üstattan (!) zılgıt yemişiz. Hanım bize adeta kin kusmuş 17 senedir yazdıklarının yüzde 90’ı doğru çıkmış biri olarak onu pek ciddiye almam
Dün Milliyet gazetesinde büyük üstat (!) Nilay Yılmaz'dan zılgıtı yemişiz. Yetmemiş bir de holigan yazarlık üstüne müthiş tespitlerde bulunmuş. 6 Kasım'dan beri Beşiktaş'ın 8-0'lık (Tüh, bak yine yaptım) yenilgisinden bahsediyormuşum, hanıma çok dokunmuş. Gene bir Beşiktaşlı İbrahim Kaş'tan ne istiyormuşum. Allah Allah. Hanımın hayatı Beşiktaş herhalde, dünyayı siyah-beyaz görüyor. Bizim daha birkaç gün önceki Liverpool maçına taktığımızı söyleyen ama holigan olmayan Nilay hanım 20 yıl önceki "4-0'lık Göteborg maçını ne çabuk unuttunuz" diyor. Sigma maçını gündeme getiriyor. Bunları söylerken bizi enayi yerine koyup, şark kurnazlığı yapıyor. O maçlarda benim, Oğuz'un, Aykut'un Milli Takım'a gittiğimizi belirtip aslında F.Bahçe'nin 7 gol, 4 gol yemesini hatırlatıyor. Biz de yiyoruz tabii.
Oliganlık başka Amigo yazarlık bir kulübü tutmanın yolundan geçer ve şu anda medyamızda herkes rengini belli etmiş, kulüp yazarlığı görevini sürdürmektedir. Holigan yazarlık ise başkadır ve tehlikelidir. Anlamı da sadece ve her daim bir kulüp hakkında düşmanca duygular beslemektir. Bunlar için başka kulüplerin önemi yoktur. Varsa yoksa o kulübün taraftarı, başkanı, yönetimi, teknik heyeti ve futbolcularıdır. Başarılar asla konuşulmaz, alkışlanmaz. Mesela İnter'i, PSV'yi yerle bir ederken olumlu tek görüş belirtmemek ya da 'Anderlecht'e elensin de Zico çeksin gitsin' demek hooligan yazarlığın en güzel örneklerindendir.
Renkleriniz belli F.Bahçe düşmanlığının adının objektif yazarlık sayıldığı şu günlerde hangi takımı tuttuğu her halinden belli olan Nilay Yılmaz'ın yazdıkları aslında kandırılmış (ben objektifim masalları) toplum ve medya ilişkilerinin güzel bir yansımasıdır. 17 yıldır müdürlerimin bana vermiş olduğu F.Bahçe'yi takip etme görevini en iyi şekilde yaptığımı biliyorum. Oturduğum yerden ahkâm kesmem. Maçtayımdır, Samandıra'dayımdır, kulüpteyimdir. Türkiye'yi karış karış gezerim. Her şeyi yerinde gözler ve yazarım. Haaa bir de hayatım boyunca 8 yemiş (bak gene) takımlarda görev yapmadım. Ayağım kırık olmasaydı yaşayabilirdim ama yaşayan arkadaşlarımın üzüntülerini bilirim. Bakın Nilay hanım büyük ihtimalle bilmezsiniz ama büyük camialara mal olmuş takımların 8 gol yemesi (Allah Allah bak gene) her yerde büyük travmalara neden olur. İbrahim Kaş'ın o maçta oynamadığını elbette ben de biliyorum ama o takımın kadrosunda hem de altyapıdan gelen birisi olarak o üzüntüyü çekmesi bile yeterlidir. İleride Beşiktaş'a da, Milli Takım'a da çok şeyler verecektir ama Norveç maçında değil. Oynatılması hataydı ve bu hatayı ülkemizde maçı yazan herkes dile getirdi. Aradan beni cımbızla çekmenizin altında yatan başka bir neden var mı bilemiyorum, çünkü sizi tanımıyorum. Futbolu bilen herkes için Avrupa basınında bile sitayişle bahsedilen Gökhan Gönül dururken İbrahim ateşe atılmamalıydı. Yenilen goldeki ıskasını söylemeye herhalde gerek yok. Bu bir Milli Takım eleştirisidir. Ama olayı salt Beşiktaşlı futbolcular üzülmesin diye başka noktalara taşımanızı sizin güya çaktırmadan yapmaya çalıştığınız holigan yazarlığınıza bağlıyorum.
Yanıt beklemem Yanıt falan beklediğim yok, bu köşe aslında mektuplaşmalara kapalıdır. Hesabınızı kendi okurunuza verirsiniz. 17 yıldır yazdıklarının yüzde 90'ından fazlası doğru çıkmış olan benim gibi yazarların okurlarıyla sizin gibilere rağmen asla bir problemi olamaz. Birgün yerinizden kalkıp araştırmacı olmanız ve futbolu öğrenmeniz dileğiyle...