Beni vursa kızmam Süreyya'ya 'Türkiye'de en çok nefret ettiğin adam kim' diye sorun 'Hıncal Uluç' der. Zerre kadar kızmam Adam onun hocası, adam onun ilk sevgilisi, adam onun kocası... Peşinden gitmeyecek de ne yapacak!
Ayhan, "Peşime ajan taktılar, koşmamam için yiyeceğime, içeceğime bu maddeler karıştırıldı" diyerek yine imalı açıklamalar yaptı. Şu son açıklaması tüyler ürpertici... Açıkça "Benim Olimpiyat'ta koşmamı engellediler, alçaklar, şerefsizler" diye teşkilatı itham ediyor. Türk Spor Teşkilatı, kendi atleti Süreyya Ayhan'ı dopinglemiş. O hale gelmiş. Bırak dopingi, sadece bu sözler insana müebbet boykot aldırmaya yeter. Şimdi mi böyle oldu? 2003'te Türkiye Beden Terbiyesi Genel Müdürü, yani Gençlik Spor Genel Müdürü, Süreyya Ayhan'ın çanta taşıyıcısı gibi etrafında dolanırdı. Hepimiz gördük, şahit olduk. Elvan ve hocasının yüzüne bakmıyorlardı, aynı şampiyonada yarışan. Varsa yoksa Süreyya... Şimdi mi kötü oldu Beden Terbiyesi Teşkilatı? Her zaman söylüyorum, tekrar söylüyorum; Süreyya Ayhan'ın bu işte zerre kadar suçu yok. Süreyya Ayhan'a 'Türkiye'de nefret ettiğin bir numaralı adam kim?' diye gidin sorun; 'Hıncal Uluç' der. Zerre kadar kızmam. Çünkü kızın beyni yıkanmış. Nasıl yıkandı? İlkokulda hepimiz için hocalar ilahtı. Adam onun hocası... Adam onun ilk sevgilisi... Adam onun kocası... Ailesinden de koparmış almış. Ailesiyle barışması neredeyse Sabah gazetesinin törenindeydi. Dünyada, Kop'tan başka hiç kimsesi yok. 12 yaşından itibaren, ona inanmayacak, ona tapmayacak, onun peşinden gitmeyecek de ne yapacak?
HAİN İLAN EDİLDİK Süreyya'ya tabanca ver, beni vurur ama ben kızmam... Çünkü o hale gelmesini gayet normal karşılıyorum. Süreyya'ya yardımcı olabilecek Türk spor medyasıdır, Türk Spor Teşkilatı'dır ama Süreyya'nın başarılarının arkasına sığınmayı tercih eden teşkilat, dediğim gibi 2002 ve 2003'ün ardından çanta taşıyıcılığı yaptı. Yere göğe koyamadılar, ne dediyse yaptılar. Eksikleri, yapılması gerekenleri göremediler, uyaranları dinlemediler. İkinci kurtarıcı, yardımcı medya olabilirdi. Ama medya da beni, rahmetli Kenan Onuk'u ve Cüneyt Koryürek'i vatan haini ilan etti. Süreyya Ayhan'ın gidişinin doğru olmadığını söylediğimiz için. Bas bas da bağırdık. "Yücel Kop'tan ayrılmasın ama dünya çapında bütün atletlerin olduğu gibi 'Süreyya'nın da ekibi olsun. Teknik ekibi, kondisyon ekibi, ruhsal sağlığını kontrol edecek doktorları, yarışları, etkinliklerini ayarlayacak menajeri falan filan... Yücel de bunların başındaki adam olsun." 'Hayır; her şeyi ben yaparım.' Kimseyi Süreyya'nın yanına sokmadı, gazeteci dahil. Süreyya'nın bütün yarışları kazanan, bol para kazanan, şöhretli birisi olmasını da istemedi. Çünkü o zaman da elinden kaçabileceğini düşündü. 'Süreyya dünyayı tanır ve benden başkalarının da olduğunu görürse, beni bırakabilir, terk edebilir, altın yumurtlayan tavuğu kaybederim. Aman altın yumurtlamasın, bakır yumurtlasın ama benim olsun, ben razıyım' dedi. Bu konuda yardımcı olabilecek medya, Yücel Kop'un yanında yer aldı. Hıncal'ı, Kenan'ı ve Cüneyt'i vatan haini ilan etti. Şimdi gitsinler Kenan Onuk'un mezarına, çiçek koyup, öyle özür dilesin. O zaman ne kadar doğru konuştuğumuz ortaya çıktı. Mariz, hastalıklı tipler var medyanın içinde. Hıncal takıntılı. Hıncal ne derse tersini söyleyip, polemik yaratmak isteyen, kendisine şöhret, okunurluk, konuşurluk imkanı arayan mariz tipler var. Onları biliyorum, onları konuşmuyorum zaten. Onun dışında aklı başında medyanın tabelacılıktan kurtulup, 'Şimdi Avrupa Şampiyonası'na giderken, ben bunu eleştirirsem yerin dibine sokarlar beni' korkusundan kurtulup, 'Ya bu Hıncal, bu Kenan, bu Cüneyt ne diyor? Bu kişiler, bu ülkenin atletizmi en çok izleyen, en çok anlayan üç adamı. Üçü de ağız birliği etmişçesine aynı şeyi söylüyorsa, dediklerinde bir şey olabilir' diyebilirlerdi, demediler. Sustular... Ya da Yücel'in yanında yer aldılar. Şimdi başlarını taştan taşa vuruyorlar.