Türk sporunda en büyük sorunlarımızdan bir tanesi dünya çapında sporcu çıkaramamamızdır. Zaman zaman halter ve güreşte başarılı sporcularımız olsa da dünya çapında sporcu olmak sadece madalya alıp şampiyon olmakla sınırlı değildir. Bu aynı zamanda bir proje çerçevesinde olabilecek bir durumdur. Ülkemizdeki en popüler spor dalı olan futbolda bile dünya
çapında bir oyuncu şimdiye dek çıkmamıştır. Dünya çapında olabilecek olanlar ise eğitim eksikliğinden, karakterlerindeki zafiyetlerden, küçük düşünmekten veya ülkenin genel koşullarından dolayı bunu başaramamışlardır. Projeler hep hatalıdır. Örneğin Sergen Yalçın bu duruma en uygun örnek olarak gösterilebilir. Türkiye atletizmde ise asla bu spora yatkın insanlardan oluşan bir topluma sahip olmadı. Türkiye'den atletizmde asla dünya veya Avrupa çapında atlet diyebileceğimiz sporcular çıkaramadık yarışmalarda, Türk atletlerini neredeyse hiç göremedik. İşte tam bu noktada Süreyya Ayhan adında bir genç kız çıktı ve tam anlamı ile gözlerimizi kamaştırdı. Gerçekten de kısa zamanda Türkiye'nin atletizm tarihinde bu yetenekte bir atletin şimdiye kadar gelmediği anlaşıldı ve bu ülkenin önde gelen atletizm otoriteleri artık bizim de bir dünya ve olimpiyat şampiyonu atletimiz olacağı fikrinde birleştiler. Ancak kimsenin hesaba katmadığı bir durum vardı. Süreyya Ayhan'ın hocası, ilk aşamada sevgilisi sonra da kocası olan Yücel Kop idi ve Yücel Kop, Ayhan'ın atletizmdeki engellerden çok daha büyük bir engel olarak önünde durmaktaydı. Süreyya Ayhan-Yücel Kop hikayesini hepimiz biliyoruz. Süreyya Ayhan daha 12 yaşında antrenörlüğü şüphe götürür Yücel Kop'a teslim edilmiş ve onun yoğurmasıyla çağın gereklerine 180 derece aykırı biçimde yetiştirilmiş. Beyni adeta yıkanmış şekilde bugünlere gelinmesine adeta çanak tutulmuştur. Süreyya Ayhan'ın ne derece yetenekli olduğu Yücel Kop'a rağmen başardıkları ile daha iyi anlaşılabilir. Dünyanın en ünlü ve önemli atletleri keşfedildikten sonra belli bir sistem içinde yetiştirilirler. Bu atletler artık yetişip yarışır duruma geldikten sonra a-z'ye her şeyinden sorumlu her biri kendi alanında uzman ekipler tarafından kontrol edilir ve en iyi antrenörler tarafından çalıştırılırlar. Yani her dünya çapında atlet aslında birer "proje"dirler ve bu projelerde uzman ekipler tarafından yürütülürler. Türkiye'de ise ne yazık ki Süreyya Ayhan tam olarak daha proje aşamasına gelemeden Türk usulü bitirilmiş bir atlet olarak tarih kitaplarındaki yerini hak ettiği şekilde alamayacaktır.
Sorumlu federasyon Düşünün 12 yaşında iken bir adama teslim ediliyorsunuz ve o yıllarca beyninizi yıkıyor. Zamanını bilemediğimiz bir dönemde aralarında bir kadın-erkek ilişkisi başlıyor ve Türk erkeği güdüleri ile dünya çapında sporcu müthiş yetenekli bir kız olarak herkesten kaçırılıp saklanıyor ve yıllar geçtikçe hep ileriye gideceğine geriye doğru gidiyor. Bireysel bir spor olan atletizmde "biz koşmayacağız, biz şurada yarışmayacağız" gibi çoğul şekilde hangi atlet konuşur ki acaba. Sanki Süreyya Ayhan, Yücel Kop'la bayrak yarışına katılıyorlar. Bu söylemler bile Süreyya Ayhan'ın nasıl bir formata sokulduğunun somut göstergeleridir. Cevher atletin bu durumlara gelmesine göz yummuş Atletizm Federasyonu ve onun bu süreçte görev almış yöneticileridir. Süreyya'ya onun üzerinde hakkı olan tek kurum olarak sportif anlamda adeta "el koyması" gereken federasyon, Süreyya Ayhan ile Yücel Kop'un karı koca olmaları nedeni ile sanki bu bir aile meselesi imiş gibi müdahale etmemiş, birinci olsunda ne olursa olsun mantığı ile her olana göz yummuş, üzerine bir de büyük paraların heba olmasına neden olmuştur. Sadece "Süreyya Ayhan skandalı" bir federasyonun istifa etmesi için yeterli sebeptir. Böyle bir atleti heba eden Yücel Kop ve federasyonda sorumlu kim varsa işledikleri bu günahın vebalini her zaman taşıyacaklardır.
Hüseyin ÖZKÖK