Yarınlara bakmak Çok zor oldu, zahmetli oldu, acılar çekildi, büyük üzüntüler yaşadık ama mutlu sona ulaşan bizler olduk. Finale gitme hakkını Oslo'da kazandık. Haa, "Dur bakalım, önümüzde Bosna maçı var, erken konuşma" diyebilirsiniz ama biliyorsunuz ki ben maçlardan sonra değil önce konuşmayı sevenlerdenim. Bosna'nın karşımızda şansı yok, çünkü artık doğruları bulduk. Moldova, Malta, Bosna, Yunanistan maçlarında kaybettiğimiz puanlar hep yanlış isimlere bağlanmamız yüzündendi. Kadrolar, tercihler, giren-çıkan oyuncular hep yanlıştı. Bunları söyleyip uyarı görevimizi yapmamıza rağmen ilginç ve hayret verici inatlar uğruna kötü durumlara düştük. Her zaman söylüyorum, bu Milli Takım, hepimizin Milli Takımı, isim ayrımı olmaz. Herkes görevini yapmalı. Kanatlarımnız hiç çalışmıyordu, haliyle ilk operasyon bu bölgede yapılmalıydı. İşte 'artık öldü' diye düşündüğümüz sol kanat Hakan Balta ile yeniden hayat buldu. Hakan hem topu iyi oyuna soktu hem de tek hata yapmadan oynadı. Sağ kanatta ise İbrahim Kaş'la başlanılması inanılması güç hataydı. Her iki PSV maçından sonra Hollanda basınının "Bu adam da nereden çıktı" dediği Gökhan Gönül kulübede oturmamalıydı. "Bir maçı sağbek alır mı" derseniz, "evet, alır" derim. En güzel örneğini de Norveç maçı olarak gösteririm (Sol bek olarak da Roberto Carlos örneklerini daha çok verebiliriz.) Maçın kırılma noktası İbrahim Kaş'ın sakatlanma anıydı. Çünkü o sakatlanmasa Gökhan oyuna girmeyecekti ve maç da kimbilir nerelere gidecekti. 1-0 yenik durumdayken Terim'in tercihleri haliyle Tuncay'dan, Gökdeniz'den, Mehmet Yıldız'dan, Yusuf'tan yana olacaktı. Gökhan'ın girer girmez yaptığı cesur hamleler, driplingler, rakibin karşısında adeta "Kim bunar yahu. Biz bunları gezer geçeriz" havaları uyuyan futbolcularımızı kendine getirdi ve oyun değişti. En önemlisi de Gökhan ikinci goldeki büyük katkısıyla galibiyeti getiren adam oldu.
Büyük işler yapacağız Kalede Liverpool'dan 8 yemese gene Hakan olacaktı ve büyük ihtimalle gene kaybedecektik. Volkan değişikliğinin bize maçı kazandırdığını herhalde söylememize gerek yok. Kritik dakikalarda yaptığı mükemmel kurtarışlar, kaleci güvenimizi tazeleyen hareketler oldu. Nihat'ın takımda yer alması, Emre'yi de Arda'yı da harekete geçiren en büyük etkendi. Şu ülkede "Hakan Şükür'süz Milli Takım olmaz. Hiçbir şey yapamayız" diye insanları aldattılar. Hatta bu uğurda gencecik bir teknik adamı bile yediler. Sonbaharını yaşayan Hakan da Tugay gibi köşesine çekilmeyince art arda pozisyon bile bulamadığımız maçlar yaşadık. Ama artık o bölge de tekellikten çıktı. Semih gibi Mehmet Yıldız gibi genç, gelecek vaat eden futbolcular sıradalar. Şimdi önümüzde gidecek tek yol kaldı; o da zaten ortada. Bu kadroyu bildik isimler dışında Yasin gibi, Vederson gibi, Barış gibi, Uğur gibi her iki Serdar'lar gibi futbolcularla genişletmek ve iyi bir hazırlık devresinden sonra Avrupa Şampiyonası'na gitmek. Göreceksiniz, büyük işler yapacağız. O potansiyel bizde var. Yeter ki bir iki ay önceki gibi, artık Milli Takım defterini kapatmış futbolculara geri dönüş çağrısı yapılmasın. Onlara da yaptıkları hizmetler için törenle plaketler verilmeli ve yola devam edilmeli. Çünkü futbol bunu emreder. Her daim düne değil bugüne ve yarına bakacaksınız.