Hakemin dostu yok! * Kayseri-F.Bahçe maçı öncesi hakem 'yardımcı hakemler yetersiz' korkusu yaşıyordu * MHK, hakeminin arkasında durmuyor. Faal Hakemler Derneği 'süs bitkisi' gibi * Hakemler maç başına komik paralar alıyor. Ücretleri maç başına en az 4 bin YTL olmalı
Bu yardımcı hakemler çok iyi niyetli ama yetersizler, "Nereden verdiler sanki bu maça" diye düşünüyordu genç hakem maçtan önce. Üstelik "Onların maç öncesi endişesi ve karşılaşmada yetersiz olacakları duygusu beni de gerginleştiriyor" diye de devam ediyordu düşünceleri. Nitekim bu yüzden gergin çıktı sahaya. Olmayacak kararlar verdi. Askerlikten döndüğünde herkes onun bu ülkenin en önemli hakemlerinden biri olacağı konusunda hemfikirdi oysa. Ama yetersiz olduğunu düşündüğü yardımcılarının verdiği endişe ve gerginlikle, kesinlikle kasıtlı olmasa da hata üstüne hata yapmış ve kariyerine önemli bir darbe vurmuştu. Yardımcılara güvenmeme konusunda haklı mıydı bu genç hakem? Yardımcılardan Hüseyin Fidan, Turkcell Süper Lig'e daha ilk çıktığı yıl 2 F.Bahçe maçında, 2. yılında ise bir Beşiktaş, bir Trabzon karşılaşmasında görev yapmıştı. Yani deneyimsiz değildi. Ama 2. yardımcı Serkan Çimen hakikaten deneyimsizdi. Bu daha ikinci Turkcell Süper Lig maçı idi. Yardımcı, bir ara kolumdaki cihazla beni 1 kez ikaz etti, ona döndüm ama ikazında ısrar etmedi, ben de devam ettim. Carlos'un su attığı yardımcı hakemin, maç sonrası elini sıkmama olayına böyle bir yorum getirdiği iddia ediliyordu genç hakemin. Eğer doğru ise garip bir savunma idi. "Madem adam sana su attı ve bozuldun, attırsana, ısrarla bayrak kaldırarak Carlos'u" diye düşünmeden geçemiyor ama aynı zamanda da yardımcının yetersizliğini ben de anlayabiliyordum. Oktay Demiray'dı bu olayların arkasındaki adam. En güvendiğim, bundan sonra da güveneceğim hakemlerden olan. (Bunları konuşmak için aradım kendisini ama ulaşamadım sürekli mesajda olduğu için telefonu.) Ama nedendi bu güvensizlik, inançsızlık, gerek kendisine, gerek yöneticilerine?
OLDU MU BU ATAMA HiLMi HOCAM? Aslında Hilmi hoca, toz kalkmayacak maçlara deneyimsizleri verip, pişirme metodunu pek severdi. Ama Kayseri-F.Bahçe maçı değil tozun, kum fırtınasının bile olabileceği bir maçtı. Hilmi Ok'un bu tür maçlar karşısında "garanticiliğini" bilenler de şaşırmıştı bu atamalara. Gerçekte söylenenlere bakılırsa Hilmi hoca, İstanbul hakemlerini çok severdi ama bu maça veremezdi ki!
SEZON BAŞINDA YARDIMCILAR ZILGIT YEDi Geçen yıl, kupa yarı finalinde, eliyle göğsünü işaret ederek oyuncuya kart gösterilmesini istiyordu yardımcı Erdem Bayık. Ama hakem Selçuk Dereli bu karara uymuyor, oyunu devam ettiriyor, sonra da kıyamet kopuyordu senenin hemen başnda. Hilmi Ok, Riva'da seminerde bu olayı gündeme getiriyor ve herkesin önünde oldukça sert biçimde Bayık'a çıkışarak, "Sen neden karışıyorsun?'' diyordu. Hakemler alt üst olmuşlardı. Çünkü bir önceki MHK, yardımcılara "Hakeme yardımcı olun, kararlara daha sık katılın''derken, şimdi Hilmi ağabeyleri ağabeyleri "Siz fazla karışmayın" diye sert çıkıyor, üstelik bunu ekranlarda da deklare ediyordu. Ne yapacaktı çoğu genç ve deneyim eksikliği olan bu hakemler şimdi? Bu ikilemde kalan yardımcılardan Adil Sinem Beşiktaş'ın sayılmayan Ankaraspor maçındaki golünde "Bir önceki pozisyonda Nobre topa elle müdahale etmişti, bu pozisyonda da topun yönü değiştiğine göre olsa olsa yine elle müdahale etmiştir" diye düşünüyor ve aslında ne yapacağına karar veremeyen insanların tedirginliği ile koca bir çam deviriyordu. Bazılarının aklına o sıralarda açıklanmamış 'FIFA listesi nedeni ile mi gergindi?' acaba soru geliyordu. Fakat çok daha deneyimli ve FIFA listesine girmiş Baki Tuncay Akkın aynı elle oynama hadisesini Trabzon'da Rüştü'nün başına getirince, olay bana göre FIFA listesi sıkıntısının dışına çıkıp, gene gergin, stresli ve hem yukarıya hem de bel altından vurmaya alışkın futbol kamuoyuna güvenmeyen hakem profiline dönüyordu. Konya-İstanbul BŞB maçının hakemi Çetin Sarıgül'ün yönetimine herkes tepki duyuyor ama Sarıgül'ün federasyonla iyi ilişkileri nedeniyle saha dışında daha güçlü olduğundan söz ediliyordu. Peki bu, nadir ve belki de tek örnek olsa da, hakemleri yanlış ilişkiler kurma yoluna itmez miydi?
YOLUN YARISI 35 iSE 77 NE KADARI OLUYOR? Hilmi Ok'un dürüstlüğünden hiç kimsenin kuşkusu yoktu. Hatta birçok hakem, onun anlattıklarını ilk kez duyduklarından övgüyle söz ediyor, konferansları dolup taşıyordu. Ama bazı davranışları sağlığı ve şüphesiz kararlarının sağlıklı olması konusunda da endişe yaratıyordu. Ne miydi onlar? Bu sezonun başında Riva'daki toplantıda Hilmi hoca kendi MHK üyesi Sürhat Müniroğlu'nun ismini hatırlayamayınca, Sabri Çelik hatırlatmış, bunun benzeri Bursa'da yaşanmış, MHK üyesi Taner Yalçındağ'ın ismini de hatırlamayınca, bu kez de Gözlemci ve Temsilciler Kurulu üyesi Salih Türktuna'nın hatırlattığı konuşulmuştu. Hilmi hoca çok aktif ve istekli idi ama acaba yıllar ve 77 yaş, bazı sorunları daha da mı arttırıyordu? Üstelik Hilmi hoca, İsmet Arzuman'ın F.Bahçe-Beşiktaş maçı sonrası verdiği kararları anlatmak için çıktığı ve de çıkmasına Haluk Ulusoy'un kendisini arayarak, "Çıkın bu olayı temizleyin" demesinin yol açtığı iddia edilen konuşmalarında ısrarla "Ben 5 yıldır buradan uzağım" demiyor muydu? Peki uzak mıydı? Sabri Çelik ve Ufuk Özerten dönemlerinde, son 4 aylık dönem hariç sevgili Hilmi hoca, "Hakem Eğiticiliği" yapmıştı. O zaman uzağım dememeli idi. Hatta Ufuk Özertem döneminde Hilmi hoca, hakem mentor'u istemiş, Özertem, "Ne gerek var" deyince küçük çaplı bir tartışma yaşanmamış mıydı?
PATRON ARKAMDA DEĞiLSE NEYE GÜVENiRiM BEN? Peki MHK, gerektiğinde çok kızdığı hakeminin arkasında yeterince duruyor muydu? Bülent Demirlek'in Trabzon-Sivas maçında olay olduktan sonra Hilmi Ok'u aradığı, onun da "sen bilirsin" dediği konuşuluyor. Ama maçtan sonra Hilmi Ok, Bülent'in adeta biçilmesine, haftalarca maç da vermeyerek göz yummuyor muydu? Acaba, maç vermediği dönemde Bülent Demirlek'i arayıp, hiç halini hatırını sormuş muydu? Bana gelen haberler sormadığı yönünde idi? Haftalarca maç verilmeyerek topluma, "Bülent bu maçta yanlış yaptı, zaten federasyonun Trabzon delegesi de onun kellesini istedi, biz de verdik" mesajı verilmemiş miydi? Bu durumda hakemler yine kendilerini sahipsiz hissetmeyecekler miydi? Hoş, Demirlek ile ilgili bu karara sevinen, camianın içinden "oh olsun" diyenler de yok muydu? Camianın içindeki sevgi eksikliğinin ve dayanışma olmayışının göstergesi değil miydi bu? Bülent Demirlek için "Neden G.Saray-F.Bahçe derbisinde sahaya sular yağarken maçı 20. dakikada tatil edip kahraman olma dı da, burada 30 saniye kala tatil etti ki" denmiyor muydu?
ELiN AĞZI TORBA DEĞiL, BAK NELER DiYOR? Biraz hatır gönül işleri de giriyordu sanki işin içine. 9 kişilik kurulda nasıl çıktığını bunca iyi matematik hesabımla benim de anlayamadığım 12 kişilik oylama sonucu İsmet Arzuman, Fener-Beşiktaş maçına veriliyordu ki bence de bu maçı yönetmesinde hiç sakınca yoktu. Ama orada da, İsmet hocanın doğrudan başkan Ulusoy'u arayıp, 44 yaş nedeni ile zerafet gösterip, FIFA listesinden çıkma yürekliliği sonrası, kariyerine böyle bir maçla son verme isteğini söyleyip söylemediğinin dedikodusu yapılıyordu. (Bu noktada benim görüşüm İsmet hocanın böyle bir şeyi yapmayacağı yönündedir) Turkcell Süper Lig ve TFF 1. Lig hakemlerinin eğitimleri konusunda pek şikâyet yoktu ama daha alt klasman hakemlerinin eğitimlerine sanki gerekli özen gösterilmiyordu. İlk 5 hafta gençlerden Koray Gencerler dışında fazla maç alanın olmadığı, yeni Süper Lig'e çıkan 9 hakemden 5'inin görev aldığı, gençler hata yaptıkça da MHK'nin çekinip, görevlendirmeleri daha aza indirdiği konuşuluyordu.
NE KADAR PARA, O KADAR KÖFTE Hakemlerin % 60 -70'inin, bu meslekten gelen parayı ek bir maddi kaynak olarak gördükleri ortada idi. Ama bir derbide 2 bin 400 YTL, bir normal maçta bin 200 YTL alıyordu en babaları. 2 ve 3. lige gidenlere verilen paralar daha da komikti. Sahada 50-60 milyon dolarlık takımlara bir düdük ile yön veren bu çocuklara verilen bu para bana göre komik ötesi idi.