Bu iş bitmiştir Beşiktaş'ın bir gün önceki 8-0'lık mağlubiyeti ile üzülen halkımızı dün akşam F.Bahçe sevindirdi. Maça iyi başlayan, iyi götüren ve iyi bitiren takım F.Bahçe'ydi. Gerçekten oyunun kontrolünü bir an bile elimizden bırakmadık. Düşünebiliyor musunuz; Şampiyonlar Ligi'nde yarı final oynamış bir takıma tek bir pozisyon bile vermeden oynadık. Bu çok önemli. F.Bahçe, aynı olayı Zico ile hemen hemen bütün Avrupa maçlarında yapıyor. Bu da demektir ki sarı-lacivertli takım artık Avrupa'da nasıl oynaması gerektiğini iyice öğrenmiş. O girmiş, bu çıkmış artık fark etmiyor. Herkes ne yapacağını gayet iyi biliyor. Roberto Carlos, F.Bahçe için büyük bir şans. Ben sol bek oynayıp da oyunu böylesine yönlendiren bir futbolcu tanımıyorum. Zaten behsettiğimiz isim Roberto Carlos, bütün dünyanın kabul ettiği bir isim. Ne desek boş. Alandan da, alınmasında emeği geçenlerden de Allah razı olsun. Sol kanatta Roberto Carlos'tan bahsederken sağda Gökhan Gönül'den bahsetmemek olur mu? Takıma bir girdi, pir girdi. Hem savunmada çok iyi hem de ofansta.
Alınlarından öpüyorum Milli Takım'dan umudumuzu kestiğimiz şu günlerde Gökhan ve Vederson gibi futbolcuları Fatih Terim mutlaka izliyor ve listesine alıyordur. Nihat'ın da İspanya'da harikalar yarattığını düşünürsek Norveç maçı için umutlarımız bir kat daha artıyor demektir. Şu söylediklerimi sakın ha popülizm olarak algılamayın. Ama Avrupa'daki maçlardan sonra eğer kazanırsak bütün futbolcuları yere sığa sığdıramayıp, hepsini alınlarından öperiz ya! Bu sefer öyle değil. Şöyle bir bakıyorum da sahada koşmayan, çalışmayan, mücadele etmeyen tek futbolcu yok. Çok içten gelerek söylüyorum ki hepsini teker teker alınlarından öpüyorum. Kalede Volkan kusursuz oynadı. Önündeki Edu ve Lugano'nun yerine forma giymeyen Yasin tek hata yapmadı. Gökhan ve Carlos'tan zaten bahsettik. Carlos'un önündeki Vederson ve Gökhan'ın önündeki Colin kusursuzdu. Kazım ilk atılan golün kahramanı da oldu. Aurelio ve Deniz o kadar koştular ki onları seyrederken ciğerlerim yoruldu. Hem top çalmada başarılıydılar hem de topu oyuna sokmada. Alex İçin ne diyeceğiz? Böyle bir usta için ne yazıp çizsek boş. Semih'in attığı goldeki zeka ve süper asist gözümüzün pasını sildi. Semih ilk PSV maçında olduğu gibi dün akşam da rakip savunmayı rahatsız eden bir çizgideydi. Attığı gol de kadayıfın üstüne kaymak oldu. Alex'in sakatlanıp çıkarken ki halini görenler, F.Bahçeli futbolcuların ne durumda olduğunu artık iyice anlamışlardır. Onlar sadece para için değil, bizler için de oynuyorlar ve bizleri de sevindiriyorlar.
Dünya önünde eğiliyor Ve Zico... Büyük maçların büyük adamı Zico! F.Bahçe'yi Avrupa'da bir yerlere getirip G-14 zirvesine gönderen Zico. Bizdeki bazı insanlar tarafından futbol bilmezlikle suçlanan Zico. Ve onlara futbolun nasıl oynanacağını öğreten Zico. Herkes, bütün dünyanın önünde saygı ile eğildiği Zico karşısında saygı ile eğilmeli. Çünkü o büyük futbol adamıdır. Maçın hakemi için endişelerimiz büyüktü. Aslında pek de yanılmadık. Yahu kardeşim, bu kadar tekme, 77. dakikaya kadar hiç mi kart çıkmaz? F.Bahçe, PSV'den çok daha üstün olduğunu maçın başından itibaren göstermeye başladı. Buna karşılık yapabilecekleri tek şey takımımızı tekme ile durdurmaktı. Onu da yapmaya çalıştılar. Kart görmedikleri için daha cesur hale geldiler ve vurdukça vurdular. Matematik olarak belki değil ama bence bu iş bitmiştir. F.Bahçe, Zico ile birlikte geçen sene UEFA'daki grupta olduğu gibi bu sene de gruptan çıkacaktır. Bu grubu kimse küçümsemesin. Bu ligdeki şampiyonları barındıran tek gurup F.Bahçe'nin grubudur. Son sözüm de taraftara... Bir taraftarın centilmence, fair-play kuralları içinde bir maça nasıl etki edeceğini dün akşam Kadıköy'de yaşadık. Gereken değeri medyamız verir mi bilemem ama ben kendilerine helal olsun diyorum. 55 bin kişilik koro sadece sahayı değil, Kadıköy'ü inletti.