Ateşin tadı Fenerbahçe, daha maçın başında yediği golle öldü sanılırken, sonraki dakikalarda verdiği mücadeleyle, Beşiktaş'a 2 gol atarak dirildi. Fenerbahçe'nin rakibini yakması için, önce ateşin tadını olması gerekiyordu belki.
***
Maçın 3. dakikasında Delgado'nun harika ara pasına Bobo'nun vuruşunda, Fenerbahçeli nöbetçiler ortada yoktu. Bu golün sarı-lacivertlileri kamçılayacağını düşündüm. Oysa ilerleyen dakikalarda da Fenerbahçe defansının berbat görüntüsü devam etti. Orta alan rakip alana sızmakta zorlanırken, Semih'e Bobo'nun attığı gole ilham veren pasların da geçersiz olduğunu gördük. İlk çeyrekte, Fenerbahçeli bütün futbolcuların ayakları kendilerine ait değildi. Bir kedi kadar sataşamıyorlardı geceye. Ta ki, Deivid'in kafa vuruşunun kaleci Hakan'ın bacaklarının arasından geçtiği pozisyona kadar.
***
Bu dakikadan sonra Fenerbahçe'de yıldızlar geceye soyundu. Alex'in art arda kaçırdığı iki pozisyon var. Vuruşları pek yakışıklı değildi. İlk yarıda sahadan topla futbolcu gibi çıkan tek adam Gökhan Gönül'dü... Adam eksiltme ve topu kullanma ustalığı tam puandı. Ve takım aşkının dili vardı ayaklarında... Buna karşılık Burak harbiden sefildi.
***
İkinci yarıda Beşiktaş'ın top kayıpları tavan yaptı. Orta alandaki didişmenin kimseye bir şey kazandırmayacağı havası esiyordu. Biraz Roberto Carlos esiyordu sahada, biraz Delgado... Ama Fenerbahçe'nin dün geceki ölü toplardan gol üretme sanatı ikinci golü getirdi. Bu pozisyonda ilk kez Semih doğru zamanda, doğru yerdeydi. Bir gerçek var, Semih asla Fenerbahçe'nin santrforu değil. Galiba attıkları, gelecekte alacaklarının bedeli olacak.
***
Maçın son dakikaları Fenerbahçeli taraftarların yüreğinin ağzına geldiği dakikalardı. Hele genç Batuhan'ın kaçırdığı bir pozisyon var ki, sanki ayaklarına uyku hapı katılmıştı ve takımının hayallerini denize döktü. Dün gece iki takım da futbol olarak ortaya bir şey koymadı. Birbirini yaralayan iki ezeli rakibin, futbolu düşünecek halleri de pek yoktu galiba.
***
"Maçın en korkak adamı kimdi?" derseniz, "İsmet Arzuman'dı" derim. Onun çaldığı düdükler, dilini bilmediği yabancı bir ülkede, adres sormaya benziyordu. Yanlışları çoktu ama maçın son dakikasında Beşiktaş'ın sayılmayan golünden önce faul çaldığını gördük. Faul müydü derseniz. Bazı kararların doğru olup olmadığını tartışmak için, gol olmasını beklememek gerek. Dün gece sahada bir hakem ölüsü vardı ama... İsmet Arzuman'ın dün gece belki de en doğru kararı buydu. Beşiktaşlı yöneticiler çalınan düdükten sonra kendilerine verilmesi gereken bir armağanı beklemek yerine, forvet oyuncularına gözlerini açmayı öğretsinler. Kaybettiklerini daha kolay kazanırlar!