Gece ve gündüz Telefonum çaldı, arayan arkadaşım, "Bugün İddaalı Yorum programında F.Bahçe ara pası ile savunmada tek hatta yakalanır ve gol yer, dikkat" deyip pozisyonları gösterdim. "Hakikaten aynısını yedi F.Bahçe" diyordu. Doğruydu. Ama Deniz'in çıkarken top kaptırışını da unutuyordu. Alex ve Deivid başlarda oyuna girmiyor, Delgado ise gol pasının dışında maç boyunca da iyi bir sorumluluk alıyordu. Önde baskı yapan Beşiktaş, F.Bahçe'yi gerip, bir de öne geçince F.Bahçe de şaşırıyordu. Sağdan soldan orta gelmiyor, F.Bahçe duran top ve Semih'in verkaçlarına kalıyordu. Savunma çıkışında bir derbide yapılacak en fazla top kaybını yapmasına rağmen F.Bahçe'nin bu zaafını hızlı gelen ama kötü final pası kullanan Beşiktaş değerlendiremiyordu.
PSV maçının provası Yine dünkü programda duran toptan gol yiyeceğini söylediğim Kartal, golü yeyince dengeler önce psikolojik açıdan, sonra da güç açısından eşitleniyordu. İkinci yarıda güç olan oyundan düşen Beşiktaş'a karşı "Yorulan ve zaten sakat olan Alex dışarı, Kazım içeri ve sağ kanada, Alex'ten boşalan yere Deivid'i koyma" formulünü düşünemeyen Zico, Ertuğrul hocanın Higuain ile hücumu kalabalıklaştırıp, orta sahayı riske etmesine rağmen Kazım'ı yine de oyuna sokmuyordu. Bir futbol takımının baskı yemesini engelleyecek en önemli faktör hücum futbolcularıyla oynamaktır. Bunun yapmamasına rağmen giderek kondisyonu daha iyi bir takım haline gelen F.Bahçe ilk yarısını gece, ikinci devresini gündüz oynadığı maçta Beşiktaş'ın hastalığı duran topları doğru kullanarak PSV'den alacağını düşündüğüm 3 puanın provasını yapıyordu. İkinci yarıda oyundan düştüğünü gördüğüm Kartal'a da hakemle uğraşmak yerine biraz daha güç çalışmak düşüyordu. Sonuç olarak mücadelesinden zevk aldığım, beklediğim şekilde sonuçlanan bir derbi oldu.