Cerebellum 92. dakikada Volkan yere yatıyor" Burada olağanüstü olan şey bunun ilk oluşuydu. Sahaya ilk çıktıklarındaki koordinasyonsuzluk, birbirini anlayamama, ilk 10 dakikada 4-2-3-1 ile önde tek İlhan'ı kullanarak başlayan F.Bahçe'nin tatsız kısmıydı. Maçın o dakikalardaki adı da yine "Kördövüşü" idi zaten. Seyirci de bunu önceden anlayıp maça gelmemiş, gelenler ise keyifsiz kalıp şarkı söylemeye başlamıştı. 17. dakikada Colin'in kötü şutu bile onları "Ucundan da olsa" heyecanlandırıyordu. Bir arada daha uzun oynama avantajı G.Antep'i yine de cesaretlendirmiyordu. Kazım'ın giderek form tuttuğunu görüyor, PSV maçında Deivid'in yokluğunun sorun olmayacağını düşünüyordum. Seyirciye "Ah" dedirtmek 28'de İlhan'a nasip oluyordu. Ama yine de kötü oyun yanımdaki seyircilerin "Gidip Avrupa Yakası'nı seyretsek daha iyiydi" demelerini engellemiyordu.
Yedekler fırsat tepti İkinci yarıda soyunma odasında içildiğini düşündüğüm kahvenin kafeini işe yaradı. Biraz hareketlendiler ama ceza alanına orta yapmayan kanat, orta yapsa da santrfor yapamayan oyun yapısı bulunca maçın "Tat" kısmı sadece bir konserve adı oluyordu. Kafamda ise, "İlhan'ın bu takımda uzun süre yeri yok", "Appiah'ın en az üç haftaya ihtiyacı var", "Ali Bilgin kuvvet çalışmalı", "Yasin hazır kıta ama havaya girmemeli", "Kemal forma bulmalı" fikirleri anlam kazanıyordu. Oyundan alınan Ergün'ü alkışlayan F.Bahçe seyircisinin zerafeti aynı zamanda "Futbolun efendisine" teşekkürü yansıtıyordu. Volkan'ın 78. dakikada degaj yapacakken rakip yarı alanda sadece İlhan'ı görüp vazgeçmesi "Yedek Fener'in" maç röntgeni gibi ve ben de yedek F.Bahçelilere "Bu maçta da kendinizi gösteremezseniz sızlanma hakkınız var mıdır?" diye soruyordum. Vederson'un gol gibi gelen vuruşu bile bu düşüncemi değiştirmiyordu. Cerebellum dengemizi sağlayan beyin organımızdır. Bu yedek F.Bahçe'yi seyredip, gelecek için umutlanmak isteyenlerin cerebellumu da bu maçta bir hayli sarsılmıştır. "