Belediye otobüsü Muhteşem Liverpool maçından sonra bu futbol Beşiktaş'a yakışmadı. Çarşamba günü o büyük zafere imza atanların biri dışında, diğerleri sahada sapır sapır döküldü. Beşiktaş, 90 dakikası tıka basa dolu "Belediye" otobüsünde ayakta sıkışıp kalmış yolcuya benziyordu. Yolcu ne tutunacak bir dal, ne de oturacak bir yer bulabildi. Doğrusunu isterseniz bu kadar yorgun, bitkin ve kötü Beşiktaş'ı hayatımda ilk kez gördüm. Tello gibi topa herkesten daha iyi vurabilen bir oyuncu bile sıfır çekti. Perişan vaziyetteydi. Kullandığı her top rakibe gitti. Cisse, normalde çok beğendiğim bir futbolcu. Onu da tanıyamadım. Sahada hayalet gibi dolaştı. En çok koşan Serdar Özkan, ilk kez fren yaptı. Bobo'yu, bir kafa şutu direkten dönerken fark ettim. Burak, neyin yorgunuydu? Onu da anlamadım. Sahada ihtiyarlar gibi yürüdü.
Büyükşehir iyi çalışıyor! Birisi var ki geldiğinden bu yana zaten çözemedim. Bir ara "bundan topçu-mopçu olmaz" diye mırıldandım, yanımdaki arkadaşım, "kim o?" diye sordu. "Delgado" dedim. Aynı anda Ertuğrul Sağlam, daha fazla dayanamayıp onu oyundan aldı. Savunmadakileri hiç sormayın... Devamlı hırpalandıkları için ileriye dönük tek hamle yapamadılar. Şimdi iki yeni dosya açalım; ilki Hakan Arıkan'a... Eğer o da olmasa Beşiktaş bozguna uğrayabilirdi. Bazı pozisyonlarda üst üste 3 gol kurtardı. Liverpool maçında bile bu kadar eziyet çekmemişti. İkinci dosya Abdullah Avcı'ya... Kendisini kutlarım. Süper bir takım kurmuş. Belediyespor, onun futbol felsefesi ile savunmayı da hücumu da mükemmel yaptı. Beşiktaş, sezon başından bu yana böyle takır takır futbol oynayan bir rakiple karşılaşmamıştı. Buna Liverpool da dahil. Jüri kararı olsa; oybirliği ile maç Belediye'nindi. Belediye otobüsü son durağa geldiğinde Beşiktaşlı oyuncuların inecek halleri bile yoktu. Maçın özeti: Büyükşehir iyi çalışıyor...