Avrupalı afişi Dün gece Hollanda'da hayranlık uyandıran bir rengi vardı Fenerbahçe'nin. Ve olağanüstü mücadelesi... Eskimiş anlamlara yeni anlam yükleyen sarı-lacivertliler, zaferin el yazısını ayaklarıyla atarken, Şampiyonlar Ligi'nde büyük düşlerin kapısını da ardına kadar açtılar. Ahlaksız bir hakeme rağmen...
***
İlk dakikalarda PSV'nin yapay baskısı vardı ama Fenerbahçe istediğinde çok oluyordu. Ve öyle oldular. PSV'nin ölü toplardan medet uman anlayışına karşılık Fenerbahçe'nin akılcı, organize atakları çok net tehlikeler yarattı. Maçın 20. dakikasında Fenerbahçe'nin kaçırdığı bir pozisyon var. Alex birkaç kişilik beceriyi tek başına üretti. Ama birkaç kişi, o pozisyonu hep birlikte tüketti. Kesin gol olmalıydı.
***
Fenerbahçe'nin hem bireysel, hem de takım ruhu olarak PSV'nin çok üzerinde olduğu bir ilk yarı izledik. Defans kapısını sürgülemişti. Ölü toplarla canlı kalmak isteyen rakibe havadan da geçit vermedi. Kazanmakla, mücadele ruhunun birleştiği bütün noktalarda Edu ve Lugano vardı. İzci ateşindeydi Gökhan Gönül, harika bindirmeler yaptı. Gençlik ateşi ustalıkla birleştiği zaman, izlemesi de hoş oluyor. Orta alan PSV'yi hem direnç, hem top yapma konusunda sildi süpürdü. Sahadaki en zeki adam Roberto Carlos'tu... Merhametsiz deparlar attı. Birçok pozisyonda, "Rakipleri için, Roberto Carlos'a yetişmenin hazzı yetiyor" dedim. Topu kazanamasalar bile...
***
Ama bir gerçek var ki, Fenerbahçe'nin gerçek bir santrforu yoktu. Olsa, maç ilk yarı biterdi. Semih'in pozisyonlarla gizli bağlantıları vardı da, bir türlü açığa çıkaramadı. Ama gereksiz didişmeleri açığa çıktı. Topsuz alanda Semih'in Addo'ya yaptığı hareket futbol ayıbıydı. Ama Addo'nun Semih'e tükürmesi insanlık ayıbıydı.
***
Alex yoktu, Deivid kaçak dövüşüyordu ama ikinci yarıya yine harika bir başlangıç yaptık. Semih'in art arda harcadığı iki pozisyonuna bakıp, "Fenerbahçe şatoya saldırıyor ama hazinenin kapısını bulamıyor" dedim. Bu dakikalarda PSV'nin değişiklikleri ofansif zenginlik üzerineydi de, maçın hareketleneceğini düşündüm. Ve birden dengeler değişti. Deivid'in kırmızı kart gördüğü pozisyon, hakemin "şeytani dürtüsüydü!" Hakemin, maçın 86. dakikasında Aurelio'ya yapılan penaltıyı vermediğini de gördükten sonra, yalan değil, "Hakemler Fenerbahçe maçlarında genetik dosyalarını bırakıyor" diye haykırdım.
***
Azalırken çoğalmakta, Fenerbahçe'nin üstüne yoktur. Maçın sonuna kadar, sarı-lacivertliler ne derse o oldu. Sadece gol olmadı. Dünkü Fenerbahçe'de bütün futbolcuların "duble mücadele edecek" ruhu ve bedeni vardı zaten. Onlar PSV'yi kör eden, parlak ışıklarla donatılmış bir afişti "Avrupalı Fenerbahçe" afişi... PSV'ye gelince... Onlar da, finalini bizim çocukların belirlediği bir filmin her sahnesinde sadece figürandılar.