87. dakikada fark edebildi! Maçın büyük bölümünde Ankaraspor 8 kişi ile, 10 kişi ile kapalı savunma yaptı. Şimdi kapalı savunma yapan takıma karşı topu kendi yarı sahanda kaptığın zaman, santra çizgisine paralel, kendi sahanda 10 tane hazırlık pası yaparsan olmaz. Fatih de meraklı bunlara, Moldova maçını izleyin, yüzde 80'ini hazırlık pasıyla geçirdik. Maçın 4'te 3'ü bizim sahamızda bitti. Ondan sonra da gol atamadık. Zaten kapalı oynuyor rakip. Kapalı oynayan rakibe karşı senin en güçlü olacağın an savunmaya yerleşmeden atak yapmak. Galatasaray yarı sahasında 6 adam varsa, geri kalan 4'ü de geliyor, 10 kişi oluyorlar savunmada. Oyunu yavaşlatan, oyunu durduran Ankaraspor'a kendi 18'inin içerisinde en iyi savunma pozisyonunu sağlayan takım Galatasaray. Buna karşılık Ankaraspor, 3 pasla Orkun ile karşı karşıya kaldı. Oyunun nasıl oynanması gerektiğini Ankaraspor, Kalli'ye gösteriyor. Kontratak yaparsan gafil avlarsın, Kalli gibi hocayı da korkutursun, 'Aman gol yiyoruz' diye. 3 dakika, 4 dakika Galatasaray santrayı geçemedi. Bir metre geçiyorlar Song'a, bir metre geçiyorlar Servet'e, geriye atıyorlar topu. Ben böyle bir şey görmedim. Rakibin kapalı oynamasından şikayet edeceksin, ondan sonra da 'Kapansınlar' diye rakibin istediği rahatlığı fazlasıyla vereceksin!.. 'Hazırlık pası' ne demek? Orada o adamlar topu santraya paralel, sağa sola oynarken, amaçları ne? İleride birisi, bir yerlere kaçsın da gol atacak ya da asist yapacak pozisyon olsun. Hayır herkes bunları seyrediyor. İleride kimse yer değiştirmezken, top almazken, 50 tane hazırlık pası yapsan ne işe yarar, 150 tane yapsan ne işe yarar? Song ile Servet'in pas alıp vermesi, 'Uygun bir yere gidin de topu size atalım' demektir. Kimsenin bir yere gittiği yok. O zaman niye yapıyorsun bu pasları, ne işe yarıyor bu paslar, birisinin anlatması lazım. Çıt yok. Ben mi anlatacağım, telefon açıp. Ne Ahmet Akcan görüyor, ne Kalli görüyor. İkinci yarıda başka bir oyun bekliyorsun, hayır, aynı futbol devam ediyor. Galatasaray'ın kısır, Ankaraspor'un az ama çok tehlikeli atakları devam ediyor. Bunu çözemezsen nasıl antrenör olursun?
LİDERSİZ BIRAKTI Gelelim değişikliklere... Hakan iyi değil ama Ümit hiç iyi değil. Hakan koşuyor. Hani, 'Kendini göstermiyor' diyorlar ya, gösteren 1-2 adam var, biri Hakan. İleri koşuyor, geriye koşuyor, top çıkarıyor, ortada boş yerler açıyor; Ümit yok. Ümit ne görüntüde var, ne de spiker adını telafuz ediyor. İkisinden birini çıkarıp Nonda'yı koyacak, Hakan'ı tercih ediyor! Niye: Mahalle baskısı. Kendi bilgisi, görgüsü değil. Yanındaki Ahmet Akcan, 'Hoca ne yapıyorsun, Ümit sahada yok. Hakan en azından çırpınıyor. Hakan takımdaki tek lider oyuncu, onu alırsanız, takım bir de lidersiz kalır. Bu takımı 'Hadi arkadaşlar' deyip sonuna kadar oynatacak adam Hakan. Onu da kenara alıyorsun, Nonda'yı sokuyorsun. Takımı başı boş bırakıyorsun' demiyor. Arkadan Galatasaray'da iki tane oyuncu kurucu var: Arda, Lincoln. İkisi de iyi değil ama bir şeyler yapmaya çalışan, didinen, uğraşan ve zaman zaman yapan Arda. Lincoln, aynen Ümit gibi eksik oynatıyor takımı. Tercihini Arda'dan yana koyuyor. Sebep yine görgüsü, bilgisi, oyunu okuması değil, sebep yine mahalle baskısı. Lincoln'ün 1-2 fantezi hareket dışında bütün maç boyunca hiçbir şey yapmadığını 87. dakikada fark etti. Genç Serkan'ı oyuna aldı. Lincoln'ün yokluğunu, sıfırlığını 87'de fark eden bir teknik heyete ben 'Teknik heyet' demem. Arda ve Hakan iyi oynamıyorlar ama Ümit ile Lincoln hiç oynamıyorlardı, eksik oynatıyorlardı takımı. Zor Galatasaray'ın işi... Aynen milli takım gibi, her takımı yenebilirler ama her takım da bunları yenebilir. Ama bir çözülme de başlarsa durduramazlar.
Servisi
