Her yerde Bobo Bobo'yla mı başlayalım, yoksa hakemle mi doğrusu kafam karıştı. Hakemden başlayalım... Bülent Yıldırım, maçın kırılma noktasına kadar mükemmele yakın maç yönetti. Ancak Rüştü'yü oyundan atması, korkunç bir hataydı. Bizim hakemler son zamanlarda yardımcılarına çok fazla kulak vermeye başladılar. Yardımcı, Rüştü'nün 18 dışında topu elle kestiğine işaret ediyor. Halbuki tüm olup bitenler hakemin gözü önünde gerçekleşiyor. Rüştü'nün eliyle, koluyla topa en ufak bir müdahelesi yok. Müdahele omzuyla ve nizami. Ama gelin görün ki hakem Bülent Yıldırım kendisinin gördüğüne değil, yardımcısının işaretine kanarak hayatının en büyük hatasını yapıyor. Bobo'ya geçelim... Doğrusu onun şık gollerine çok alışığız ama kaleciliği aklımızın köşesinden bile geçmemişti. Bobo, Beşiktaş'ta Pancu'dan sonra tarihe geçen 2. golcü kaleci oldu.
Affediler hatalar değil Kalede olduğu yaklaşık 13 dakika içinde hiç sırıtmadı. Bir topu yumrukladı. Bir gollük şutu kurtardı, birine de kornere çeldi. Yani Bobo sahada kaleci olarak bulunduğu bu süre içinde en ufak bir hata yapmadı. Maçın kahramanı elbette hem gol atan, hem de goller kurtaran Bobo idi. Geçelim maça... Beşiktaş ilk 6 dakikada iki komik gol yedi. Şampiyonlar Ligi'nde oynayan bir takım bu golleri yerse Avrupa kulvarında barınamaz. O iki golde iki İbrahim'in ve Gökhan Zan'ın inanılmaz hataları var. Bunların A Milli Takım futbolcuları olduğunu da dikkate alırsanız, hatalar affedilir gibi değil. Ancak Beşiktaş'ın bu maçta kendisini affettirecek tarafları çok fazlaydı. İki farklı yenilgiyi hiç dert etmeyen bir takım izledik. Her geçen dakika bu işin altından kalkabilecek bir Beşiktaş doğmaya başladı. Burak'ın golünden sonra ötek gollerin geleceği de belliydi. Celaleddin'in Delgado'ya yaptığı hareket kesin penaltıydı ve orada bir hakem yanlışlığı yoktu. Skora denge geldikten sonra Beşiktaş'ın galip geleceği de bir anlamda belli olmuştu. Bobo golünü attı, kaleye geçti golleri kurtardı ve efsaneleşti.