Tek başına kaldı Kayseri gibi zor bir deplasmanda klasik çift santrforlu sistemle oyuna başlamak ne derece doğruydu? Arda, Lincoln ve Barış; Tobias Linderoth'un önünde oynayınca defansif yük, tek başına İsveçlinin üzerinde kaldı. Dört hücuma dönük oyuncuyla oynamanın getirebileceği riskleri defalarca telaffuz etmiştik. Nitekim ilk yarı aslında iyi bir gününde olmayan Ragıp, final paslarında dikkatli olabilseydi, çizgide ve ağır Galatasaray savunmasının arasından daha farklı bir skor yakalayabilirdi Kayseri. Kanat bindirmelerinde ilk yarı ne Uğur'u, ne Volkan'ı görebildik. Lincoln ise zaman zaman çift kişilik markajlar yedi, biraz da sert hareketler sonunda bir ara oyundan düştü. Özellikle Galatasaray'ın yediği golden evvel Lincoln'e yapılan bariz bir faul vardı. Kayserispor'da Mehmet Topuz oyundan çıkana kadar bir futbolcunun sahada ne yapması gerekiyorsa yaptı. Türkiye'nin en iyi oyuncularından biri.
Golden sonra itiş-kakış Galatasaray'da Song-Servet uyumsuzluğu özellikle yan ortalarda kendini gösteriyor. Cepheden gelen toplarda gösterdiği hava hakimiyetini Servet, yan toplarda gösteremiyor. Galatasaray hücuma çıkarken, çok yavaş kalıyor. Kontratak yapamıyor, üç pastan sonra aniden sete dönüyor. İkinci yarı özellikle sağ kanattan Uğur ileri çıkmaya başlayınca, oyun bir süre Kayserispor sahasına yıkıldı. Bu baskıda da Lincoln'ün, Ümit Karan'ın kafasına şapka gibi oturttuğu topla golü buldu. Bundan sonrası itiş-kakıştı. Neticede Kayseri gibi bir deplasmanda alınan bir puan da kötü sayılmaz. Milli maçlardan kaynaklanan arayı herhalde Galatasaray kurmayları doğru değerlendirerek, yeni bir solukla iki hafta sonra daha kuvvetli bir ivmeyle lige dönerler.