Lincoln faktörü Galatasaray tarihi bir fark bulabileceği, yani 7-8 gol atabileceği bir maçtan 5-1'lik skorla ayrıldı. Kalli belli ki Beşiktaş derbisinde kadro dışı bıraktığı Hakan'dan özür diliyordu. İkinci yarının ortalarından sonra Galatasaray, 3'e 4'e 1 yakaladı Sion'u ama her seferinde top Hakan'ın ayağına gittiği için gol olmadı. Lincoln, oynadığı zaman bir futbol resitali sunuyor seyirciye. Bir orkestra şefi gibi takımı çok güzel yönetiyor. Galatasaray, Lincoln ile birlikte gerektiğinde yavaşlıyor, gerektiğinde süratleniyor. Galatasaray'ın bulduğu 14 gol pozisyonunun 9 tanesi Lincoln'den geldi. Bu arada Arda'yı da unutmamak gerek. Attığı 4. gol görülmeye değerdi. Ayrıca Licoln ile iyi bir ikili oluşturuyorlar. İkisinin de top tekniği üst düzeyde. Maçın en yararlı futbolcuları başta Linderoth olmak üzere Uğur ve Barış'tı.
Orkun, telaşe müdürü Ümit Karan iki gol attı ama işte Ümit bildiğimiz Ümit. Attığının fazlasını kaçırıyor her maçta. Servet ile Song kusursuza yakın oynadılar. Orkun ise bir alem. Tam eskilerin deyimiyle "telaşe müdürü.' 18'in dışına atıyor kendini, kafa ile top kesiyor, zıplıyor, sıçrıyor, elini kolunu sallıyor. Herhalde uzun süre top gelmedi diye sıkıldı. Sion sıradan bir takım. Galatasaray'ı İsviçre'de yenmeleri zaten başlı başına bir mucizeydi. Kalli'nin olağanüstü hataları sonucu ilk 30 dakikada sarı-kırmızılılar kalelerinde 3 gol görmüştü. Kalli'nin Gerets'e benzeyen yanları yok değil. Oyuncu değişimlerinde çok geç kalıyor. Lincoln'ü çıkardıktan sonra Nonda'yı orta alana aldı ki bu akıllara ziyan. Orta sahaya birini alacaksan, Mehmet Topal'ı al. Aslında maça Nonda ile başlamalıydı. Galatasaray, UEFA'da gruplara kaldı. Bundan sonrasını birlikte göreceğiz. Unutmadan Galatasaray yönetimine bir iki lafım var. Beyler, biriniz poponuzu kaldırsın da turnikelerde yaşanan rezaletleri görsün. Elinde kombine kartı olanlar en az 45 dakika kapıda bekliyor.