Gülelim biraz İnter maçı sonrasında, "Rüya takımlar listesinde" ilk sırayı alan Fenerbahçe'nin bu akşam Moskova'da, Avrupa yolcusu olduğunu göreceğiz. Türkiye'deki adaletsiz ortamın uzağında... Ligde 7 puanlık farkla her şeyin bittiğini düşünenler için Fenerbahçe'nin neler yapabileceğini de birkaç maç sonra göreceğiz. Düşerken tutunmak daha emniyetlidir. Ayakta kalacağını zannedip düşmektense.
***
Aslına bakarsanız, Fenerbahçe'nin sıkıntıları bile gülümsüyor. O yüzden Kezman'ın sahadan çıkarken, taraftarlarca alkışlanması, başkalarınca garipseniyor. Kezman pozisyon harcıyor ama kesinlikle yürekten mücadele ediyor. Rakibini hırpalarken, kendini de hırpalamak gibi bir özelliği var. Beceriksizlik bile alın teriyle birleştiğinde "alkışlarla uğurlanır!" En azından Fenerbahçe'de böyle..
***
Ayrıca bu takımda, her arkadaşının açığını kapatacak kadar hünerli bir adam var. Roberto Carlos, sadece tribünlerin değil, rakiplerinin bile gözünü alacak kadar sihirli. Siz onu onurlandıracak 40 tane cümle bulsanız da, o size 41. güzelliği üretir. Bu gece ne olur derseniz! Kanarya zor gecelerin kuşudur. Roberto Carlos, böyle gecelerin adamıdır.
***
Haftanın en çok konuşulan olayı, Lincoln ve Hakan Şükür'ün disiplinsiz davranışları yüzünden kadro dışı kalmalarıydı. Çocuğunu kampa getirmek, taklit ustası Hakan Şükür'ün, klasik bir tavrı olarak geçiştirilmesi gereken bir olay. Mazinin konaklarında, Lincoln'ün daha çok resmi sergilenecek. Eğer gerçekten disiplin isteyen varsa, futbol sahaları kamplardan çok daha "mert delillerle" dolu.
***
Cumartesi gecesi işaret parmakları Arda Turan'ı gösterdi. Arda maçta çok koştu, pozisyon üretti, hakemleri bile etkisi altına aldı. Galatasaray'ın attığı birinci golde auta çıkmış topu, eliyle ve diliyle köşe atışına dönüştürdü ve gol geldi. İkinci golde, penaltıya balıklama atladı. Selçuk Dereli için "Ligin en kaliteli hakemi" diyorlar. Herhalde arkasından Aytekin Durmaz geliyordur. Kalitede kazıklanmak, fiyatta kazıklanmak kadar kötü bir şeydir. Yemesinler bizi!
***
Haksızlık bir hastalıktır. Bu hastalığın iki farklı biçimde yaşanması da, kulüp yöneticilerinde görülür. Rakiplerine haksızlık yapılırken susanlar, aynı haksızlık kendilerini vurduğu zaman haykırırlar. Yıldırım Demirören, akraba işi adalete göz yumacağına, keşke gerçek adalet için, yumruğunu zamanında vursaydı masaya. O zaman Selçuk Dereli gibi hakemler derbi yönetemez. Haluk Ulusoy gibi adamlar, ülkenin futbolunu yönlendiremezdi.
***
Fenerbahçe'nin Ankaragücü karşısında verilmeyen penaltılarına bakın. Galatasaray'a kaç haftadır verilen penaltılara bakın. Hadi bana adaletten bahsedin. Trabzon'da Konyaspor'un son saniyelerde verilmeyen penaltısına bakın. Hadi bana yine adaletten bahsedin... Gülelim biraz. Hakemliğin ağlanacak haline!