Lazerli Fener! Yazıma öncelikle Aziz Yıldırım'a ve yönetimine teşekkür ederek başlıyorum. Neden mi? Birincisi UEFA Başkanı Platini ve heyetine Türkiye'yi gururlandıran F.Bahçe Tesisleri'ni gezdirip onlardan övgüler aldıkları için. İkincisi ise manevi değeri çok yüksek olan destekleri için. 10 yıl once sağlık sorunlarıyla savaşmaya başlayan eski futbolcumuz Sedat Balkanlı ve ailesini F.Bahçe Yönetimi'nin unutmayıp maddi ve manevi destekleyerek vefalı olduklarını da kimselere duyurmadan gerçekleştirmeleri nedeniyle. Bravo hepsine! İşte dünya kulübü yanlız skorboard üstünlüğü ile olunmuyor. F.Bahçe'nin gerçek büyüklüğü işte biraz da bu değerlere verdiği önemdendir. Bu sezon Süper Lig'de istediği tempoyu bir türlü yakalayamayan F.Bahçe rakiplerine karşı yeterli baskıyı da kuramıyor.
Carlos adeta tay gibi Kimimize göre; futbolcular ligdeki rakiplerini küçümsüyorlar. Kimimize göre; Sayın Zico gekeni yapamıyor. Kimimize göre de takımda F.Bahçeli kimliği kalmamış. Belki bu örnekler çoğaltılabilir. Belki de bunların hiçbiri mazeret sayılmayabilir. Ama bilinen tek somut gerçek ise F.Bahçe galip geldiği haftalarda bile kan kaybediyor. Eskiden F.Bahçe rakibini oyunun ilk 15-20 dakikasında sürklase ederdi. O günleri Fenerbahçeliler cidden özlediler. Ankaragücü karşısında Fenerbahçe fena futbol oynamadı. Gerekli pozisyonları yakaladı. Aurelio kapalı defansın arasından gol bulamasa Kadıköy'de yine sıkıntı yaşanacaktı. Geçen hafta sonunu kırmızı Fener(!) tatilinde geçiren Kezman da bu maçta da hiçbir değişiklik gözlenmezken neredeyse kazayla hakem o penaltıyı verse, onu bile taça atacak durumdaydı. Ama bu hafta yerli magazinlere düşen Carlos ise sanki daha da açılmış adeta sahada tay gibi uçuyordu. Demek ki profesyonellik buymuş. Bir de adama emekli diyorlar. Son dakikalarda Ali Bilgin'in attığı gol, oyunu 2-0'a taşıdı. F.Bahçe'de kendi taraftarıyla ve lazer ışıklarının gücüyle oyunu istediği gibi bitirdi.