Nöbetçi golcü Bir sezondur neredeyse seçildikleri günden beri yönetim kurulunun sorunu devam ediyor. Hatta başkanla vekili arasındaki somut güvensizlik zirveye çıktı. Ama takım ve hocaları, kişisel-profesyonel şartları yerine getirilmese de hepsi profesyonel sporcular gibi davranıp, görevlerini eksiksiz yapıyor. Bir futbol adamı olarak onları yürekten kutluyorum. Bu arada Türkiye'nin Fenerbahçe, Beşiktaş ve G.Saray'dan sonraki en büyük tribün gücüne sahip takımı olan Bursaspor taraftarını da kulübe ve ekibe verdikleri desteği alkışlıyorum. İnter fatihi F.Bahçe, Bursa'yı ilk 45'te zorlayamadı. Hatta doğru bir pozisyon bile üretemedi. Zico, bu müsabakanın önemini hafta içinde oyuncularına çok iyi anlatmıştı. Roberto Carlos dışındaki bütün futbolcular Bursaspor'u da Bülent hocayı da zaten ezbere biliyorlardı.
Sistem değil, kargaşa Tatile çıkan Kezman'ın yerine oynayan Semih de herhalde onun gibi aynı sancı ve sıkıntıları yaşamıştır. F.Bahçe'nin doldur-boşalta dayalı bilinçsiz hücum sisteminin beklenen F.Bahçe'ye uymadığı böylece olumlu sonuç vermediği bir kez daha anlaşıldı. İnsanın gözü neredeyse bu mevki için Bursasporlu Tum'u aradı. 54. dakikada dünya yıldızı Roberto Carlos'la, Cihan'ın yumruklarını birbirlerine bir boksör gibi kullanmaya teşebbüslerini fair-play haftasında rezil bir durum olarak görüyorum. 55. dakikada ise Bursa, bu sezon sahasında ilk defa kazanma iradesini akıllıca kullanıp, Tum'un fiziksel gücüyle de skoru 1-0'a taşıdı. İki takım da bu maçtan puan çıkarma arzusu taşıyınca Önder- Gökhan, Selçuk-Kazım değişikliği 63'te meyvesini verdi ve nöbetçi golcü Semih skora dengeyi getirdi. Egemen, Mustafa Sarp ve Sinan gibi Bursalı futbolcuların niçin Milli Takım'da olmadıklarını merak ediyorum.