Sahte tempo Dün gece durduğu yerde yaprak döken bir takımdı Fenerbahçe. Sonbahar kokuyordu. Bu futbolla İnter karşısında ne yapabilir derseniz. "Dövüşerek kazanmak" diye bir tabir vardır. "Zico'nun, futbolcularına bu ruhu aşılaması gerek" derim. Ama önce Zico'nun siperden çıkması gerek.
* Dün gece defansı üçlü tutup, orta alanı güçlü tutmak, Fenerbahçe için yeni bir anlayıştı. Ama grafik olarak tasarlanan düşüncelerin, maç boyu teorik olarak hayata geçirilmediğini gördük. Ali Bilgin'in sağ kanadı kötürüm ettiği ilk dakikalarda, Fenerbahçe rakibin üzerine taksit taksit giderken Rize üç pasta golü buldu.
* İşin ilginç yanı, sağ kanadı işlemeyen Fenerbahçe'ye karşılık, Rizespor bütün ataklarını Roberto Carlos'un bulunduğu kanattan geliştirdi. Selçuk etliye sütlüye karışmadan durarak oynuyordu. Deivid geri çekimdi ve forveti desteklemek aklının ucundan geçmiyordu sanki. Rizespor'un rahat çıkışlarını görünce, "Alan savunmasını bu denli boş veren başka takım yok" dedim. Ölüleri saymazsam, bu dakikalarda Fenerbahçe'deki tek diri adam Alex'ti... Boş alan yaratan ve arkadaşlarını kazanmaya davet eden duruş, onda vardı.
* Teknik, beceri ve kalite olarak Rizespor'u kolayca geçmesini beklediğim bir takımın, bu kadar kendine dönük olması şaşırtıcı geldi bana. Bu kadar ağır oynayan ve kelimenin tam anlamıyla "uyuklayan" futbolcular, güçlerini değil, düşlerini kullanıyorlardı sanki. "Belki " dedim, "Güçsüzlüğe bürünmek, bazen en büyük gücü oluyor Fenerbahçe'nin." Haddini aşan bir gösteriye davet ediyor rakibini. Ve böyle bir anda, beraberliği de sağladı. Kezman iki kişilik yalnızlığına harika bir kafa vurdu. Bu golü, "ayakların kalemlerden aldığı öç" olarak niteledim. İlk yarının son dakikalarında, harika bir organizasyonda, kendini unutturan Kezman'ın vuruşunu da yoksul sistemin en zengin pozisyonu olarak değerlendirdim.
* Ama Kezman'ın rakibine dirsek atmasını kabul etmedim. Onda orkestrayı sahnede yüzüstü bırakmak isteyen solist havası var. Hiç akıllı bir duruş değil. Çünkü kendisini pozisyonlara verdiği zaman, takımına neler kattığı ortada.
* İkinci yarıda cenk sofrasında yine Alex vardı. O da tek başına mücadele etmekten yoruldu. Fenerbahçe'nin kötürüm ayakları, bir türlü canlanamadı. Baskılı oynadığı sanılan dakikalarda bile, "sahte bir tempo" seziliyordu sanki. Zico'nun Colin Kazım ve Gürhan'ı sokup, Selçuk'la Ali Bilgin'i dışarı alması, 75 dakikalık hatanın 15 dakikada onarılmasına yetmedi. 3-5-2 sisteminde kanatlar işlemezse, sistemin adı "intihardır!" Zamana bu kadar bonkör davrananlara, 90 dakikanın galibiyet sunması ne mümkün! Maç boyu ayaklarında hata biriktirenler, iki puan daha kaybettiler. Ve galiba taraftarı da kaybediyorlar.
* Fenerbahçeli futbolcuların, akıllarının yarısının İnter maçında olduklarını düşünelim. Ama bu takımın, diğer yarısıyla bile Rizespor'u yenmesi gerekirdi.