Bariz gol Başından sonuna kadar rotasını bulamayan berbat bir maç izledik. İftar vaktine denk geldiği için midir nedir, sahadaki futbolcular ve tribündeki seyircilerde ramazan mahmurluğu vardı. Beşiktaş'ı çözmekte zorlandım. Sanki salı günkü büyük maçı düşünüyor gibiydiler. Ankara'da yenilmeyeyim, ileride bunu telafi ederim havasında bir Beşiktaş vardı sahada. Zaten maçın son çeyrek saati dışında anlatılacak bir tarafı olmadı. Ne olduysa son dakikada oldu. Soldan Tello kale içine o klasik ortalarından birisini indirdi, kaleci Senecky tuttuğu topu elinden kaçırdı ve Beşiktaşlı futbolcular gol diye santraya koşmaya başladılar. Sonrada birden bire geriye döndüler. Bariz golün iptal edilmesinin şaşkınlığını yaşıyorlardı. Hakemin o ana kadar maçta bir kusuru yoktu ama bu günahı da affedilir cinsten değildi. Diatta'yı ilk kez izledik, sahadaki görüntüsü oldukça sakindi. Ancak topla buluştuğu anlarda ve ikili mücadelelerde iyi savaştı. Önündeki Cisse de pek ahım şahım bir gününde değildi ama zaman zaman iyi toplar attı.
Higuain toptan hızlı Higuain'i soracak olursanız, toptan hızlı gidiyor. Böyle olunca da çoğu kez saha bitiyor. Ancak çok hareketli, ani dönüşler yapabilen, kıvrak stili olan enteresan bir oyuncu. Topsuz oyunda da el ve kol hareketleriyle arkadaşlarına bulunduğu adresi göstermeyi ihmal etmiyor. Henüz karar vermek zor ama tempolu maçlarda Higuain, Beşiktaş'ta çok iş yapacak gibi görünüyor. "Kim iyiydi?" diye sorulursa, maçın tek bir iyi adamı yoktu. Kötülerin iyisi olarak Tello'yu gösterebiliriz. Sol tarafta Üzülmez'le değişken oynayarak çok çalıştı ve bindirmelerin hemen hemen tamamı ondan geldi. Hakem bariz golü yemese bunun sahibi de Tello olacaktı. Sonradan oyuna girenlerden Rico, Nobre ve Mehmet Yozgatlı'nın o telaşe dakikaları içinde oyuna fazla katkıları olmadı. Maçın yarısı gündüz, yarısı gece oynandı. Ne güneş ışığı futbolu parlattı, ne de elektrik.
Servisi
