Uyum sorunu Daha ilk dakikalarda orta alanın 10 metre ilerisinde top kaptırıp, kalesinde % 100 gol tehlikesi yaşayarak maçın nasıl oynanacağını gösteriyordu Fenerbahçe. Maçın başında Anderlecht üstü G.Antep şeklinde çıkan kadro "Uyum sorunu" yaşayıp, oyun alanını paylaşmada "Almanya'ya ilk defa gelmiş gurbetçi" şeklinde davranınca sıkıntılı anlar yaşıyor, 11 dakikada tam 4 kez savunmadan çıkarken top kaptırıyor, lig ortalamasının bu konuda 90 dakika 9 olduğunu Kubilay analiz ekibinin maç analizlerinden bildiğimden bunun, genç ve koşan Oftaş karşısında sıkıntı yaratacağını düşünüyordum...
Isırmayan futbol 4-1-3-2 ile Selçuk tek ön libero, Kemal orta alanın ortasında biraz Alex'in eski görevine soyunur halde oynuyor, bu düzenle Alex'in Kezman'a yakın oynayıp, onun yalnızlığına son vermesi isteniyordu. Ama bu ilk 35 dakika boyunca sadece tahtada kalan bir taktik oluyordu. Colin'in etkili olabilmesi için ya rakibin yorulması ya da sonradan oyuna girmesi gerektiğini görüyor, Amerikalı zencilere benzeyen iri kalça yapısının; onun hem çabukluğunu aldığını, hem de geç forma sokacak bir neden olduğunu fark edebiliyordum. Fener'in ısırmayan, korkutmayan futboluna şaşırıyordum. Kezman'ın, Alex'in 40 metrelik nefis pasına attığı cılız plase aslında onun değil, takımın yetersiz antrenman kapasitesinin bir sonucuydu bana göre. İddialı Yorum programımda her zaman anlatıp gösterdiğim "Türkiye'de gol atmanın en güzel yolu son çizgiye inmektir" metodu ilk yarının sonunda Alex'in golüyle Fener'e adeta düşeş attırıyordu.
Üç puana elveda İkinci yarı Uğur-Marco değişikliği oyunun kontrolünü kaybetmemek için yapılırken, henüz 90 dakikalık olmadığını başta yazdığım Colin Kazım, Ali Bilgin'e yorgunluktan yerini terk ediyordu. Anderlecht maçında artık yeniden döndüğünü hissettiğim Volkan yine iyi oynuyor ama fizik olarak zorlu geçmese de mental olarak yoran Anderlecht maçının etkisi Ali Bilgin'in inanılmaz hatası ile maç SLOW MOTİON giderken; 1-0'a yatmaya çalışan Fenerbahçe'ye, aslında çokta hak etmediği 3 puana elveda dedirtiyordu.