Zar zor Çok sıcak bir havada, nem oranının doruklara tırmandığı bir gecede sahaya tek yabancıyla çıkan G.Saray, İstanbul'a üç puanla döndü. Sahada her yere koşan, zaman zaman iki, zaman zaman üç kişilik oynayan bir Ayhan vardı. Vardı ki; 2. yarıda kendine gelen Sabri ile birlikte G.Saray'ı ayakta tuttu. Sakatlıktan yeni çıkan Arda'nın 5-10 dakikalık oyunu G.Saray'a yetmedi. Savunma yönü hiç olmayan Arda ve kendisine gelen bütün topları rakibin ayağına ulaştıran Hakan Şükür, sahanın en kötüleriydi. G.Saray, bir şeyler yapmak istiyorsa vakit kaybetmeden Ümit Karan ile birlikte oynayacak iyi bir santrfor almak zorunda. Hakan artık yarım devre o da bazı maçlarda oynatılmalı. Çünkü 90 dakika mücadele edecek gücü kalmamış. Mehmet Topal ve Barış oyuna girinceye kadar orta saha Bursa'nın kontrolündeydi. Kalli'nin bunu daha erken görüp değişiklikler yapması, hatta Mehmet Güven'in yerine belki de Barış'la başlaması gerekirdi. Serkan büyük bir yetenek ve gol şansı da çok yüksek. "Onu takıma daha erken almak gerekmez mi?" sorusu bütün G.Saraylıların aklındaydı. Kalli'nin Almanya'dan getirdiği Bouzid diye bir oyuncu var. Bu futbolcu niye oynamaz? Daha doğrusu niye alındı? Eğer ilk 11'de hemen oynayacak bir yabancı almıyorsanız verilen onca paraya yazık.
Ümit'e yapılan penaltı Lincoln ve Linderoth'un olmadığı ve yabancı santrfor transferinin umutla beklendiği böyle bir günde üç puan almak G.Saray için büyük kazanç. Bursaspor biraz şanslı olsaydı maçı en az iki farklı kazanabilirdi. Camia artık ilk yarıdaki G.Saray'ı sahada görmek istemiyor. G.Saray'ın 11'inde Barış, Lincoln, Linderoth ve Serkan mutlaka olmalı. Ve tabii iyi bir santrfor. Çünkü itip kakmayla bu takım uzun süre daha gidemez. Ve hakem Yunus Yıldırım... Herhalde hayatının en kötü maçlarından birini yönetti. Ümit'e yapılan hareket yüzde yüz penaltıydı. Bütün avantajlarını Bursa lehine kullandı ve G.Saraylı futbolcuları sinirlendirmek için elinden geleni yaptı.