Hoş geldin Kasımpaşa Kasımpaşa ile Beşiktaş'ın 43 yıl sonra karşı karşıya gelmesi hakikaten Türk futbolu açısından çok ilginç ve nostalji dolu bir durumdu. Bu maçın Türkiye'nin yeni stadı Olimpiyat Stadı'nda oynanacak olması çok hoş bir düşünce gibi gelmişti. Ancak fikirlerim stada gittikten sonra tamamen değişti ve netleşti. Olimpiyat Stadı atletizm için çok uygun bir yer olabilir. Özellikle de çekiç atma, uzun atlama, hatta yüksek atlama için biçilmiş kaftan... Bir de Balkanlardan gelen sert rüzgârı arkasına alanın rekorlara ulaşması uzak bir ihtimal değil! Ancak bu stat da futbol oynatmak (Milan- Liverpol finalini bu stadta oynanırken izlesem de) akıl kârı değil. Futbol için yolu yol, ambiansı ateşleyici değil. Taraftar maçın saatine ve sahaya, futbolcular stadın dağınıklığına yabancı gibi... Bu yüzden buradan kaçan G.Saray'a bir değil bin kez hak verdim. Burayı değerlendireceğiz, boş bırakmayalım diye ısrarla maç vermek ne kadar doğru tartışılması gerek.
Akıllı değişilikler yaptı Kasımpaşa oyuna kendi sahasında ve mütevazı başladı. Önce siyah-beyazlı takımın üzerine gelmesini bekledi. Haddini ve gücünü bilen bu akıllı oyun ilk yarı olumlu da sonuç verdi. Oyunun hakimi zaten tedbirli oynayan Kasımpaşa karşısında orta sahada topu hızlı oynamayınca rakibi ilerde sıkıştıramadı. Buna ilerde Nobre ve Burak'ın ayaklarına aldıkları topları kısa sürede kaybedince istenen gol gelmedi. İlk yarıda Askou'nun elini kolunu sallaya sallaya attığı kafa golü Kasımpaşa'nın tedbirli ve akıllı oyununun hediyesi oldu. İkinci yarı yaptığı değişiklikler ve aldığı risklerle Ertuğrul Sağlam ve oyuncuları gemisini kurtaran kaptan İbrahim Toroman ve Ricardinho'nun golleriyle 2-1'e ulaştı. Oyunun hakkı Beşiktaş'ın kazanmasıydı. Kasımpaşa'ya hoş geldin diyoruz. Ayrıca dünkü maç siyah-beyazlı takıma bir şeyi daha gösterdi. Kapanan takımları açmak konusunda Beşiktaş'ın çözülmesi gereken sıkıntıları var...