Küfür yok, ceza yok Cuma günü F.Bahçe çok kötü oynadı. Adeta yazlık maç yaptılar. Olimpiyat'a gelenler de sanki pikniğe gider gibiydiler. Anlaşılan, camia daha 100. yıl sendromundan çıkmadı. Belediye maçı, Anderlecht için ölçü değildir. Yarın herkes görecek ki sahada bambaşka bir F.Bahçe olacak. "Mağlubiyetin hayırlısı olur mu?" derseniz, "Evet olur" derim. Örneği de cuma günkü maç olarak veririm. Köln'de Beşiktaş karşısında koşan, mücadele eden takım neden o mücadeleyi vermedi sorusunun yanıtını, ister Olimpiyat Stadı'nın ruhsuzluğu olarak ister yorgunluk olarak verin ama ortadaki gerçek rakip küçümsendi ve hatalardan ders alınmadı. Alınan Süper Kupa hataların üstünü örttü, savunmadaki arızalar unutuldu. Aynı kötü futbolla Belediye'yi 2-0 yensen işte o zaman Anderlecht maçı tehlikeli olurdu. Şimdi Zico dinlendirmeyi düşündüğü Lugano ve Alex'i 11'e koyacak ve dengeler değişecek. Yarın akşam mücadele eden, koşan, formaları ıslatan futbolcuları göreceğiz.
İşte kültür patlaması(!) Ülkemizdeki kültür düzeyinin yükseldiğini görmek beni sevindiriyor. Baksanıza Türkçe'yi bile doğru dürüst konuşamayanlar başımıza Portekizli kesildiler! Neymiş Roberto Carlos küfretmiş. Kanal 1'de yaptığımız Telegol'de yeminli tercüman tarafından bütün söylenenler tek tek tercüme edildi. Ortada küfür filan yok. Portekizce konuşan Carlos için "Söyledikleri İtalyanca" diyenler oldu ya, artık pes dedim. Kültür patlaması(!) dedikleri bu olsa gerek. Hakemlere, rakiplere sürekli küfür eden futbolculara karşı hiçbir şey yapmayan medyamız Carlos konusunda ayağa kalktı. Hani o Fenerli dedikleri medyamız. Neyse, sonuçta küfür de yok verilecek ceza da yok. Bence arkadaşlar boşversinler bilmedikleri Portekizce'yi, Trabzon-Sivas maçının son dakikasında Türkçe edilen küfürlere baksınlar da sahada tek futbolcu kalacak mı acaba? Hadi bakalım gösterin tarafsızlığınızı.