Fenerbahçe'nin rol arkadaşı (!) Bırakın kazandıkları milyonlarca doları... Taraftarların, kendi formasını giyen futbolcuları koruma içgüdüsü, nice futbolcunun haksız sevgi kazancının da sebebidir. Rüştü Reçber gibileri buna en güzel örnektir. Hak etmediği sevgi çemberi içinde, yıllarca gezinip duran adam! Vefasızlığın en büyük temsilcisi.
* Rüştü, ani bir kararla Beşiktaş'a gitti... Rüştü, aslında yıllar önce Galatasaray'la oynanan bir şampiyonluk maçında gitmişti, kimse görmedi. Fenerbahçe 2-0 galip oynarken, maçın sonlarına doğru Galatasaraylı Suat'tan yediği basit golden sonra, "sakatım" bahanesiyle maçı bırakıp giden bir kaleciye, bir daha o formayı giydirmezlerdi. Rüştü'nün arkasındaki güçler, onu dünyanın en iyi kalecisi masalıyla Fenerbahçe'de kahraman bile yaptı... O maçın son dakikalarda Hagi'nin frikiğini köşeden çıkaran kaleci Oğuz'un kazandırdığı şampiyonluk ve filmin sonraki sahnelerini getirin gözlerinizin önüne. Ardından gelen yılları... Her Avrupa seferinde, delik eldivenle takımını elden ayaktan düşüren ustalığını... Fenerbahçe'den aldıklarıyla, Fenerbahçe'ye verdikleri arasındaki uçurumu.
* Balık tavada neden yanar? Gereğinden fazla yağda bırakıldığı için... Rüştü'nün bu takımda gereğinden fazla kalmasına göz yumanlar, bu gidişi de "olağan" saysın. Böyle bir kaleciyi yıllarca bu takımda bırakmak, Rüştü'nün gidişinden daha gerçekçi bir yanlıştır.. Barcelona macerasını hatırlayın. O gidiş gelişlerdeki ticaretin kara kutusunu açın. Elinin tersiyle itilmesi gerekeni kucaklayan anlayışın, Fenerbahçe'den neler çaldığını... Verilen ödünlerin, bugün alınan karşılığı "kişilikle" ilgili bir sorundur.
* Rüştü, Fenerbahçe'nin rol arkadaşıydı. Paranın yol arkadaşı... Onun yanlışlarını ve kaypak politikasını yazarken, bizlere tepki gösterenler, şimdi pişmanlığın yasını tutsunlar. Bendeki Rüştü'nün rüştü, yıllar önce ispatlanmıştı. Fenerbahçe taraftarını uyandıracak imzasını biraz geç attı...
* Yıllarca Fenerbahçe'den en yüksek transfer ücretini alan Rüştü'nün yokluğu asla bir kayıp değildir. Bunu bu yıl hep birlikte izleyeceğiz. Rüştü'nün sadece kurtardığı pozisyonlar tartışıldı, yediği en basit goller değil. Onun, takım içinde sevgisizliğin temel taşlarından biri olduğunu söylemeye zaten gerek yok. Elini kullanmayı bile hâlâ beceremeyen birinin, şampiyonluk kutlamalarında yüzünden düşenler hâlâ aynı yerde duruyor. Paranın bütün sevgilerden üstün olduğu bir ülkede, Rüştü'nün yaptığı klasik bir futbolcu tavrıdır. Kendisine sonsuz sevgi sunan taraftarların gönlünde "tutuksuz yargılanmanın" da, onu fazla etkileyeceğini sanmıyorum. Herkes kendine yakışıyor.
* Çünkü formada yürek taşımak, yürekte kafa taşımak önemli şeylerdir. Ama kendi takımının formasını giyiyor diye, her futbolcuyu başının üstünde taşımak, taraftarlığın ve yöneticiliğin en büyük yanılgısıdır. Bu transferden çıkan en anlamlı ders budur.