Çocuk dalgaları En güzel çocuklar anlatır gerçekleri. Ben yanındaydım, 15 yaşlarında bir çocuk annesine sordu. "Anne bizim Fenerbahçe biletimize piyangodan bir şey çıktı mı?" "Hayır" dedi annesi, "Çıkmadı." Çocuk teyzesine döndü bu kez. "Teyze senin biletine çıktı mı?" "Yok" dedi teyzesi de. Sevimli yüzüyle hüzün arasında yakınlık kurmayı umarken, üzerindeki formayı koklayan çocuk, gülümseyerek cevap verdi. "Bana çıktı" dedi, "Roberto Carlos çıktı."
***
Çocuklar futbol aşkının büyüsüdür. Takım ağacına bir damla su vermenin, nelerin bedeli olduğunu bilen bir çocuk da, taraftarlığın en sihirli yanıdır. Fenerbahçe, Roberto Carlos transferiyle, çocuklara olan borcunun ilk taksitini ödedi. Şimdi sıra büyük umutların kök salmasında.
***
Hafta sonunda rüzgârlıydı hava, bulutlar çoktu. Transferin yalanından bile gelir elde edilen bir futbol dünyasında, gerçekler de vardı kuşkusuz. İngiliz futbolcular, milli takımdan elde ettikleri geliri hayır işlerine bağışlıyormuş. "Bizde böyle bir şey olur mu?" diye düşündüm de, aklıma bir cip için yapılanlar geldi. Cezalarını bizlere çektiren futbolcuların, prim denince kendilerinden geçmesi çok şeyi açıklıyordu. Şifo Mehmet'i hatırladım, jübilesinden elde ettiği geliri nasıl sebil ettiğini. Tümer'in bu konudaki içtenliğine şahit oldum. Mondragon'un bile çocuklar için için titrediğini gördüm. Ama birçok milli futbolcunun "para dendiği zaman" titrediğini de biliyorum. "Onlardan gelecek hayır, çocuklardan gelsin" dedim!
***
Bizim ülkemizde ahlaksızlık parayla değil! Su katılmamış namussuzlara itibar gösterilmesi de sebepsiz değil. Milli futbolcunun biri, bu sezon ara transferde gittiği takımda, takım arkadaşının karısıyla ilişkide bulundu. Yöneticiler biliyor. Takımın şerefini kurtarmak adına, bir şerefsizliği gizlediler. Bu soysuz futbolcunun takımla ilişkisi kesildi ama ne fark eder.
***
Çocuklar, o futbolcuların yalanlarını açığa çıkaran duruşlarına tek kuruş vermez. Ama bizde öyle yöneticiler var ki! Böylelerine hem takımının şerefli (!) formasını verir. Hem çuvalla para!
***
Hava bulutluydu hafta sonunda, ama renkli haberler vardı gazetelerde. Gazeteler, Rıza Çalımbay'ın açıklamalarına yer vermişti de, "Ah be Rıza" dedim. Sen futbolcuyken de kendini yenilemedin, teknik direktör olarak da! Kapılar sana açıkken söyleyemediklerini, kapılar kapandıktan sonra söylemen bir şeyi değiştirmez! Bu kez, kendi pankartını kendin astın! Ne acı!
***
Sonra döndüm Ersun Yanal'a... Ersun Yanal'ın fiyakasız bir karşılama töreninden sonra, iki takımlı İlhan Cavcav'la yollarını ayırmasına şaşırmadım. Bilgisayar dahisi Ersun Yanal, sanal mücevher muamelesine tahammül edememişti besbelli. "Bazılarının aynı masaya oturması bile sakıncalıdır" düşüncem yine doğru çıktı.
***
Hafta sonunda hava rüzgârlıydı, deniz dalgalıydı. Çocuklara baktım da... Dalgalar yıksa da, inadına denizin kenarına yapıyorlardı kumdan kalelerini. Onlardan yayılan dalgalar olmasa, bu ülke çoktan yerle bir olmuştu zaten.